23 Şubat 2019 Cumartesi

Kamu hizmetlerinden memnuniyet

TÜİK her sene Türkiye genelinde yaşam memnuniyeti araştırması yapıyor. 2018 yılı sonuçları da bu hafta yayımlandı (link). Araştırmada kamu hizmetlerinden memnuniyetle ilgili bir bölüm de var. Burada insanlara altı kamu hizmetinden (sosyal güvenlik, sağlık, eğitim, adliye, asayiş ve ulaştırma) ne düzeyde memnun oldukları sorulmuş ve dört seçenek verilmiş: memnun, orta, memnun değil, fikri yok.

Aşağıdaki grafik her bir hizmet için yıllara göre memnun olduğunu söyleyenlerin oranını gösteriyor. Sağ uçtaki değerler 2018 sonuçları. Buna göre kamu hizmetlerinden memnuniyet %56-75 arasında değişiyor. En düşük memnuniyet eğitim ve adliyede, en yüksek ise ulaştırma ve asayişte. Fakat adliyenin özel bir durumu var. Vatandaşın mahkemelere işi daha az düşüyor demek ki, diğer kamu hizmelerine göre fikri olmayanların oranı (%26, eğitimde %9) daha yüksek. Zaten adliye alanındaki memnuniyet artışı fikri olmayanların (2011'de %43'müş) azalmasından kaynaklanmış.

Fikri olmayanları dışarıda bırakınca, insanların uzak arada en az memnun oldukları alan eğitim çıkıyor. Burada son yıllarda da bozulma var. Memnun değilim diyenlerin oranına bakınca daha net görülüyor. Eğitimden memnun olmayanların oranı 2017'de tam 7 puan artmış, 2018'de buradan 2 puan aşağı gelmiş.
Özetle, bu araştırmaya göre Türkiye'de kamu hizmetlerinden genel bir memnuniyet var. Bunun yanında eğitimdeki sorunların son yıllarda belirgin rahatsızlık yarattığı da anlaşılıyor.

10 Şubat 2019 Pazar

Tanzim satışlar

Türkiye'de uzun senelerdir gıda giyatları genel tüketici fiyatlarının üstünde artıyor. Artan nüfusa, turist sayısına ve tarım ürünleri ihracatına karşın üretimin yeterince artmaması fiyatları baskılıyor. Sorunun çözümü için birkaç yıl önce, merkez bankasının liderliğinde kamu kurumları bir komite oluşturdu. Bir takım politikalar geliştirildi ama pek bir ilerleme sağlanamadı. Bu senenin Ocak ayı itibarıyla gıda fiyatları bir yıl önceye göre neredeyse yüzde 30 arttı. Gıda dışındaki enflasyon da son bir senede hızlandı ama bu kadar olmadı. Dolayısıyla gıda ürünlerinde, ülkenin genel enflasyonundan ayrı bir arz problemi olduğu anlaşılıyor. Üretim bugünden yarına kolay artmayacağından ve ithalata da sıcak bakılmadığından, gıda harcamalarını düşürmek amacıyla alternatif yollar aranıyor.

Gündeme gelen son uygulama tanzim satışlar. Tanzim satış, dar gelirlilere devletin sağladığı bir çeşit sübvansiyondur. Devlet (genellikle belediye) anlaştığı üreticiden doğrudan aldığı ürünü tüketiciye düşük fiyattan satar. Ben küçükken İzmir'de Tansaş vardı böyle. Sonra devir değişti; Tansaş önce süpermaket zincirine döndü, sonra satıldı ve kaybolup gitti. Şimdilerde bu uygulama yeniden başlıyor. Her ekonomi politikasında olduğu gibi, bunun da arzulanan faydalarının yanında istenmeyen yan etkileri de çıkacaktır. Basit bir varsayımsal örnek üstünde fikir jimnastiği yapalım.
Temsili bir semt pazarı düşünelim. Talep tarafında, en fazla bir kilo domates almak için pazara gelen 1000 kişi olsun. Her birinin domatese ödeyeceği fiyatın bir sınırı bulunsun; kimisi 10 liraya domates alirken, kimisi 2 lirayı çok görüyor olsun. Bu fiyat sınırının da tüketicilere 1-10 lira arası tam sayı olarak, monoton dağıldığını varsayalım: 100 kişi 1 lira, 100 kişi 2 lira ...100 kişi 10 lira gibi. Arz tarafında pazara sabah 500 kilo mal geldiğini kabul edelim, akşam geri gitmeyecek. Fiyat arz ve talep koşullarına göre belirlendiğinde, fiyatlar akşama kadar dengesini bulacak ve tüm mallar satılacaktır. Bu varsayımlar altında, pazarda fiyat 6 lira olduğunda, 6-10 lira arasını makul bulan 500 kişi domatesleri alır ve böylece pazardaki 500 kilo domates satılıp biter. Bu bizim serbest piyasadaki denge noktamız.

Ertesi hafta devletin pazarın bir köşesinde tanzim satış noktası kurduğunu düşünelim. Üreticiden doğrudan 350  kilo domates toplayan devlet bunu pazarda 4 liradan satışa çıkarsın. Toplam domates arzı değişmediği için, pazarcıya satacak 150 kilo domates kalıyor. (Devlet aracıyı devreden çıkarıp destek vererek fiyatı aşağı çekebilir. Ama ülke genelinde gıda gibi arzı kısa vadede esnek olmayan ürünlerin miktarının bollaşması zor.) Pazarcı akıllı davranırsa ve etrafta zabıta da yoksa domates fiyatını düşürmek için acele etmeyecektir. Zira talep geçen haftaki gibiyse, pazarda 4 liradan domates almak isteyen 700 kişi olacak. Bunlara tanzim satış noktasında adam başı anca yarım kilo domates satılabilir. O zaman filesi boş kalan alıcılar ne yapacak? Geri kalan yarım kiloyu piyasa fiyatından almaya çalışacak. Peki piyasa fiyatı ne olacak? Pazarda halihazırda domatesin kilosuna en az 8 lira verip yarım kilo almaya hazır 300 kişi ve satılacak 150 kilo ürün var. Demek ki 8 lira fiyat belirlenirse tüm mallar satılır. O zaman yeni denge bu olacak.

Tanzimin piyasaya etkisi ne oldu? Normalde piyasa fiyatından (örneğimizde 6 lira) alışveriş yapamayacak bir grup insan, daha düşük bir bedelle (4 liraya) kısıtlı da olsa ürünü satın alabildi. Normalde alışveriş yapacak insanlar ise, ihtiyaçlarının yarısını ucuza sağladılar. Fakat 4 liraya toplam talep yüksek olduğu için tamamı karşılanamadı. Toplam arz sabit olduğundan, piyasada satılan miktar azaldı ve fiyat yükseldi. Domatese en yüksek değer biçenler yarısı tanzimden (kilosu 4 liradan), yarısı piyasadan (8 liradan) olmak üzere, bir kilo domatesi 6 liraya sağlamış oldu. (Bunun piyasa fiyatına tam denk gelmesi tesadüf. Sayıları farklı alsak, duruma göre karlı ya da zararlı çıkabilirlerdi. Tanzim satış noktasında kuyruk beklemeye üşenenlerinse vay haline.) Bir de domatese en fazla 6-7 lira değer biçen 200 kişilik bir grup var ki; bunlar eskiden 6 lira verip 1 kilo domates alıyorlardı. Şimdi tanzimden 4 liraya yarımşar kilo domates aldılar, fakat fiyat 8'e çıkınca piyasadan alamadılar. Az ama ucuz alışveriş yaptılar.

Özetle, bu uygulama en çok dar gelirliye yarıyor. Tüketicilerin tamamını dikkate alırsak, örneğimizde eskiden 500 kilo domatese, kilosu 6 liradan 3000 lira ödeniyordu. Şimdi (350x4+150x8=) 2600 lira ödeniyor. Tüketici genel olarak karlı çıkıyor. Fakat bu fayda nereden kaynaklanıyor? Önemli olan bu.

Tanzim satışa gerekçe olarak, devlet fırsatçıların fahiş fiyat uyguladığını öne sürüyor. Örneğimizdeki ürün tüm maliyetlerin üstüne makul bir satıcı karı ile piyasa koşullarında 4 liraya satılabilecekken, 6 liraya satılıyorsa, ortada rekabet eksikliğine işaret eden bir durum olabilir. O durumda devlet müdahale ederek bunu düzeltmeye çalışabilir. Hatta gördüğümüz üzere, sadece tanzim satış yapılması fiyatları indirmediğinden, zabıta denetimi yapmanın piyasayı düzenleyeceği de söylenebilir. Bu durumda, tüketicinin yaptığı tasarruf, satıcıların fahiş karının elinden alınmasından kaynaklanıyordur ve toplumsal refah perspektifinden olumludur. Ancak bu durumda dahi, yapılan müdahalenin üretimi artırıp ürünleri bollaştırmadığına dikkat edilmeli. Yani, meselenin kökenine yönelik bir çözüm getirmiyor.

Karşı tez ise, etkin politika üretemeyen devletin, esnafı günah keçisi ilan edip günü kurtardığı şeklinde. Eğer böyleyse, yani rekabet eksikliği yoksa ve fiyat arz yetersizliğinden piyasa koşullarında yükselmişse, devletin yaptığı kamu kesesinden zararına satış yapmak olur. Bu da bir grup esnafı piyasa dışına itmekle kalmaz, tüketicilerin kendilerinden toplanan vergilerle sübvanse edildiği çarpık bir sisteme yol açar. İleride sorunları daha da ağırlaştırır.

Mesele fazlasıyla siyasi olduğundan spekülasyona ve çarpıtmalarra açık. Neyse ki fiyat müdahalesi sonuçlarını hızlı gösterir. Düzelme mi, bozulma mı olacağını tez zamamda alenen göreceğimizi düşünüyorum.