21 Ekim 2016 Cuma

Tutmayacak tahmine amin demek

Bazen ekonomistlerden bilemeyecekleri şeyleri tahmin etmeleri isteniyor. Merkez bankamızın para politikası kararları bunlardan biri. Yetkili bir merciden güvenilir bir mesaj gelmedikçe, bir iktisatçı en azından kısa vadede merkez bankasının ne yapacağını güçlü bir olasılıkla bilemez.

Bir defa, para politikası kurulu üyelerinin politika tercihleri ve ekonomik değerlendirmeleri bilinmez.  Bizde kurul üyeleri ABD’deki gibi kamuoyuna açıklama yapıp iktisadi görüşlerini, tahminlerini, politika duruşlarını açık etmezler. Yer yer yatırımcılarla, ekonomistlerle toplantılar yapsalar da burada görüşlerini değil, merkez bankasının resmi duruşunu ortaya koyarlar. Para politikası metinlerinde de fikir ayrılıkları, (varsa) alınan karara muhalif oylar belirtilmez; tek ses çıkar. Kurul içinde ne tartışmalar yapılıyor; üyeler neleri önemsiyor, nelerden endişeleniyor; kararlar oy birliğiyle mi, oy çokluğuyla mı alınıyor bilinmez.

Ayrıca merkez bankasının fiilen çok da bağımsız olmadığı bir dönemden geçiyoruz ki, bu işleri daha da karıştırıyor. Merkez bankası, yayınlarında enflasyon yüksek para politikasını sıkı tutacağız derken; siyasi iktidar faizler yüksek, düşürüp yatırımı teşvik edeceğiz diyor. Bunlar mevcut şartlarda birbiriyle çelişen söylemler. Hangisini dikkate alacaksın? Gel de çık işin içinden.

Bu durumda fikri sorulan iktisatçı ne yapar? Bir, iktisat teorisine göre ne yapılması gerektiğini söyler. Lakin karar alıcılarınkiyle aynı olmadıktan sonra, (çok yerinde bile olsa) tahmin açısından bu görüşün bir kıymeti yok. Son para politikası kararında, buna göre faizlerin değişmeyeceğini söylemiş bir iktisatçı burada haklı çıkmıştır. Ancak aynı kişi bu mantıkla daha önce birçok defa yanılmış olmalı. İki, geçmişte merkez bankasının ne yaptığına bakabilir. Fakat bu da çok faydalı değil; çünkü hem her kararın kendine özgü şartları var, hem de başkan dahil kurulda köklü değişiklikler olması çok geriye gitmeyi anlamsızlaştırıyor. Bu şekilde, mesela merkez bankası daha önce faiz indirdiği için yine indireceğini tahmin edenler, geçmişte bir çok defa haklı çıktılar ama bu sefer duvara tosladılar.

Peki doğru çıkan tahmin yok mu? Olur elbette. Zaten yazı tura bile atsak, bir faizin değişip değişmeyeceğini yüzde 50 doğru biliriz. Önemli olan veriye dayanan, tutarlı, makul ölçülerde güvenilir (yazı turadan hallice) bir tahmin yönteminin olup olmadığı. Ben diyorum ki yok. O yüzden iktisatçılardan merkez bankamızın o ay ne yapacağını bilmesini beklemek manasız.

8 Ekim 2016 Cumartesi

Kapanan dükkanlar ne gösteriyor?

Bugün Hürriyet'te okuduğum bir haber (linki bu) 3600 dükkanın bulunduğu Kapalıçarşı'da 600 dükkanın kapandığını, yılsonuna kadar sayının 1500'ü bulabileceğini anlatıyordu. Bir süredir Beyoğlu ve Bağdat Caddesi gibi popüler bölgelerde ve alışveriş merkezlerinde mağazaların kapandığına dair haberler de okuyoruz. Sebep, turizmde yaşanan düşüş ve bununla da bağlantılı iç talepteki daralma. Kazançları azalan esnaf yüksek kiraları ödeyemiyor. Arka plandaki makroekonomik gelişmeler ayrı bir mevzu ama benim dikkatimi çeken mikroekonomik bir husus, kiralardaki katılık (rigidity).

Bir bölgedeki dükkan sayısı (en azından kısa dönemde) sabit olduğuna göre, dışardan bir şok gelip talebi düşürdüğünde kiraların talebi dengeleyecek şekilde azalmasını  bekleriz. Kiralar esnekse fiyat mekanizması işler, toplumun üretken bir kaynağı olan dükkanlar atıl kalmaz; hem mal sahibi, hem kiracı bundan karlı çıkar. Öte yandan, esnek değilse arz ve talep dengelenmez. Dükkanlar boş kalır; kira geliri ve mekanın yaratacağı katma değer kaybolur. Haberlerdeki gibi dükkanların boşalması, ekonomideki çabuk yavaşlamaya kiraların aynı hızda tepki veremediğini ve piyasayı dengeleyemediğini gösteriyor. Bu da yavaşlamayı şiddetlendirecek bir şey.

Kiralardaki katılığın birçok sebebi olabilir: yasal düzenlemeler, kontrat yapış şekilleri, insan psikolojisi gibi. İnternette araştırınca gördüm ki, işyeri kiraları konuta göre daha serbest belirleniyor. Konutta kira artışları kanun gereği üretici fiyat endeksi (ÜFE) enflasyonunu geçemezken, işyerleri için bu uygulama 2020'ye kadar ertelenmiş. Dolayısıyla mal sahibi için, işyerini birine ucuza kiralayıp daha sonra dilediği gibi artıramama problemi daha hafif olmalı. Ancak kontratlarda kira artışlarını döviz kuruna ya da enflasyon oranına endekslemek adet olduğundan, kira bedelini bir defa düşürmek gelecekte de nispeten düşük kalmasına sebep olabilir. Hem 2020 de aslında çok uzak değil. İşyeri sahibi o tarihten sonra, kontrat döviz üzerindense artış yapamayacak; TL üzerindense ÜFE oranında yapabilecek. Herhalde karar verirken mal sahipleri de mağazacı esnaf da bunları dikkate alıyordur.

Türkiye gayrimenkul piyasası uzmanı ekonomistler sebepleri daha doğru tespit edebilir. Ben okuduklarımdan çıkarım yaptım. Ancak şurası kesin ki, (kiralar dahil) fiyatların ekonomik konjonktürle uyumlu hareket etmemesi, kaynakların verimsiz kullanımına yol açacak ve makroekonomik döngüleri büyütebilecek önemli bir sorun. Önlem alınsın diyeceğim ama kestirmeden KHK çıkarıp tavan fiyat benzeri uygulamalara gidilmesinden endişe ediyorum. Oysa ilgili devlet kurumlarının uzmanları sorunun kaynağını etraflıca araştırsa ve bulgulara göre kiraların esnekliğini artıracak yapısal bir reform yapılsa çok hayırlı olurdu.