29 Ekim 2018 Pazartesi

Tahmin yapmak zorunda mıyız?

Bir şaka duymuştum, "iktisatçı, yaptığı tahminin neden yanlış çıktığını en iyi açıklayan kişidir" diye. Merkez bankamız bu hafta iktisatçılığın bu anlamda gereğini yerine getirecek ve enflasyon raporunda tahminlerinin neden saptığını anlatacak. Enflasyondaki sapmada para politikasının uygulayıcısı olarak merkez bankasının ayrı bir sorumluluğu var. Fakat onun haricinde de, makroiktisatta isabetli tahmin yapabilmek başlı başına çok zor bir şey. Mesela Türkiye'de enflasyonu öngörebilmek için döviz kurlarına ne zaman ve nasıl bir şok gelebileceğini iyi kötü kestirmek gerekiyor. Dahası anormal bir şok gelip dövizle alakası olan olmayan her şeye zam gelince, kurlar ve enflasyon arasında var olan ilişki de bozuluyor. Bunları öngören, enflasyonun bu sene yüzde 20'yi geçeceğini bir sene önceden bilen kaç iktisatçı vardı acaba?

Bu işler zorsa neden tahmin yapılıyor? Bazı durumlarda tahmine ihtiyaç var. Mesela, kurumlar orta vadeli gelir ve giderlerini öngörüp bütçe hazırlarken; yatırımcılar uzun vadeli yatırım planlarının karlılığını hesaplarken (büyüme, enflasyon, döviz kurları gibi) bir takım ekonomik parametrelere ihtiyaç duyar. Geleceğe dair karar almaktan kaçamayacağımızdan, bunlar için iktisadi açıdan makul ve tutarlı değerler belirlemek zorundayız. Bu değerlere aslında varsayım demek belki daha doğru, çünkü bunlar belirlenirken gerçekleşecek sapmaların yol açacağı sonuçlar da dikkate alınmalı. Yani mesela bir havaalanının işletmesini alacak şirket 25 senelik talep tahmin edecekse, zarar riskini azaltmak için ihtiyatlı davranıp ülkenin beklenen büyümesini biraz düşük kabul edebilir. Sektöründe pazar payını agresif şekilde büyütmek isteyen bir firma ise tersine iyimser olup risk alabilir.

Aynı şekilde merkez bankası, maliye, hazine gibi kamu kurumlarının yayınladığı tahminler kamu politikalarının planlaması için girdi olur. Bunların ayrıca uygulanacak politikalar hakkında yol gösterme gibi önemli bir işlevi de var. Bu yüzden tahminler ne kadar sapsa da, para politikasına dair işaret bulmayı uman ekonomistler merkez bankasının enflasyon raporlarını takip etmekten vazgeçmiyorlar. 

Bazı durumlarda ise tahminler gereksiz, hatta yanıltıcı olabiliyor. En bariz örnek, yine merkez bankasının enflasyon için yayınladığı tahmin aralığı (şurada değinmiştik). Tahminin kendisinin tutmasa bile bir anlamı var dediğim gibi, fakat bu aralığın açıklamaya bilimselmiş havası vermekten başka bir işlevi kalmadı.

Onun dışında raporlarda, basında, televizyonda açıklanan türlü tahminlere iddaa kuponu gibi değil de, onu üreten ekonomistin görüşlerinin bir parçası olarak bakmak lazım. Gerekçelerini anlarsak ondan faydalanıp kendi öngörülerimizi oluşturabiliriz. Tahmin piş, ağzıma düş yok.