bugun aklinin bir kosesinde, gelecekte iktisat alaninda master/doktora yapma ihtimali olan, ama arastirmaya nereden baslayacagini bilemeyenlere internetten birkac link ve ipucu verecegim. gelecekte de yuksek lisans, yurtdisinda egitim, iktisatcilar icin kariyer imkanlari gibi konularda, aklima geldikce bildiklerimi buradan paylasmaya devam edecegim. (bunlarla ilgili daha once yazdigim bir-iki yaziya, egitim etiketinin linkine tiklayarak ulasabilirsiniz.)
her seyden once, iktisatta yuksek lisans yapmak size uygun bir sey mi, ona lisanstan itibaren nasil hazirlanilir gibi sorular icin, sizi oncelikle greg mankiw'in tavsiyelerine yonlendirecegim. ozellikle finans'a egilimi olanlar, ekonomi turk'te ekonomix'in genclere tavsiyeler etiketi altinda yazdiklarindan da faydalanabilirler.
diyelim ki iktisat doktorasi icin yeterli ilginiz ve altyapiniz var. sonra? bir defa, yurtdisindaki programlara basvurular, ogrenime baslanilacak tarihten yaklasik bir sene once yapilir. o yuzden hazirliklara cok onceden baslamali. amerika icin, 2009 senesi sonbaharinda ogrenime baslamak isteyenler, yaz bitmeden kesin olarak basvuru yapip yapmama kararini verirler, ve kisisel tercihleri ve hedefleri dogrultusunda basvurulabilecekleri programlari belirlerlerse iyi olur. boylece hem daha saglikli kararlar verebilirler, hem de sonbaharda iki ayaklari bir pabuca girmez. basvurunun burokratik islemleri ise sonbaharda halledilir. 2008 sonu-2009 basinda da, amerika basvurulari icin, basvuru sureci sona erer. avrupa'daki okullara basvuru icin birkac ay daha zaman olabilir.
koc universitesinin web sitesinde, yurtdisindaki yuksek lisans programlarina basvuru sureci ile ilgili kapsamli bir eser var. simdi onun linkini veriyorum: 1. application guide, 2. appendix. bunun disinda, phds.org adli sitede genel olarak doktorayla ilgili her konuda, econphd.net adli sitede de ozel olarak iktisat doktorasi konusunda size yardimci olacak pek cok kaynaga ulasabilirsiniz.
turkiye'de bir yerde yuksek lisans basvurusu yapacaklarin ise daha cok zamani var. yine de karar verme ve arastirma yapma isini cok savsaklamamali. oncelikle lisansustu egitim sinavi (les) almak lazim. o da bir guz bir de bahar doneminde olmak uzere, senede iki defa veriliyor. les'i guz doneminde almak, kotu skor alinirsa baharda yeniden sinava girme imkani olabilmesi acisindan, daha iyi olacaktir. bazi okullar gre, gmat gibi uluslararasi sinavlari da kabul ediyorlar. ama dikkat etmek lazim. les'ten baska, bir de universitelerin basvuru donemlerine ve basvuru sartlarina dikkat etmelisiniz. basvuru donemleri baharda baslayabilir, not ortalamasi sarti yuksek olabilir, ya da okullara ozgu ozel sartlar olabilir; bunlara karsi onceden hazirlikli olmalisiniz.
diyelim ki bugun arastirmaya basliyorsunuz. onunuzde yeterince zaman var. dolayisiyla, universiteler ve programlari hakkinda, bunlarin kendi web sitelerinden ve dis kaynaklardan yeterli bilgi toplayabilirsiniz. turkiye ici basvurularinda isiniz goreceli olarak daha kolay. universiteler, bolumler ve programlari hakkinda zaten bir fikriniz vardir. yapacaginiz hocalarinizdan ve ulasabildiginiz diger insanlardan da bunlari sorusturmak. ama yurtdisina basvurularda, basta hicbir sey bilinmedigi icin, bilgi toplama sureci daha zorlu olacaktir.
o zaman, yurtdisindaki universiteler ve programlar hakkinda arastirma yapmaya nasil baslamali? oncelikle hangi program daha iyi, hangisi daha kotu karar vermeye calismali. bunun icin, cesitli kisi ve kurumlarin yaptiklari siralamalardan (ranking) faydalanilabilir. cesitli puanlama kriterleri sonucunda ortaya cikan bu siralamalar, programlarin kaliteleri hakkinda bir fikir verir. sonra bunlara bakip hedeflenen universiteleri, internet sitelerinden baslayarak, teker teker arastirmak, oradaki ogrencilere ve hocalara e-mail atip bilgi toplamaya calismak gerek. arastirmalariniz sonunda, kendinize ozel bir basvuru siralamasi yakalayacaksiniz.
peki cikis noktasi olarak hangi siralamayi kullanmali? bunlarin en populerlerinden biri, us news dergisininki. bu dergi her sene ekonomi dahil, pek cok alanda amerika'daki lisans ve yuksek lisans programlarini karsilastiran kapsamli bir arastirma yayinlaniyor. bunun icinde, ekonomi doktora programlari siralamasi da birkac senede bir yenileniyor. normalde bu bilgilere ulasmak icin, dergiye abonelik gerekiyor. ama adamin biri, bir internet sitesine us news'un en son (2005)ekonomi siralamasini koymus: tiklayin. econphd.net'te de bir ranking var. asil baba ranking'leri ise national research council yayinliyor. ama onlar on-on bes senede bir guncelleniyor. bunlari iceren son rapor ise 1994 senesinde yayinlanmis. bu sene yenisi cikacak diye bekleniyor. eskisine ise phds.org 'dan ulasmak mumkun.
bu konularda yazmaya devam edecegim...
Vakti zamanında Ekşi Sözlük'te yazdığım iktisatla ilgili yazıları toplayarak başlattığım bu blogun yayınına, 2007'den bu yana yeni yazılarla devam ediyorum.
27 Nisan 2008 Pazar
6 Nisan 2008 Pazar
Yoksulluk, Piyasalar ve Mikro-Kredi
bugun ny times'ta, piyasa mekanizmasinin mikro-kredi sektorundeki gelisimi uzerine ilginc buldugum bir haber vardi. ilgilenecek okurlarimiza linkini vermek ve kavrama yabanci olanlar icin aciklayici kisa bir yazi yazmak istedim. (haber icin tiklayin.)
oncelikle, mikro-kredi ne? mikro-kredi (ya da mikro-finans), banglades'li iktisatci muhammed yunus'un gelistirdigi fakirin fakirine yonelik finans sistemi. sistem, fakirlere kucuk bir is kurmalari icin verilecek cok az bir sermayeyle, onlarin hayatlarinda bir fark yaratilabilecegi dusuncesine dayaniyor. mikro-kredi kuruluslari, normal sartlarda piyasadan borclanamayacak insanlara, ozellikle ailelere ve kadinlara, cok kucuk krediler veriyorlar. insanlar da bunu dikis makinesi, tezgah vs gibi kucuk seylere yatirip ufaktan kendi kendilerine yetecek bir is kurmaya calisiyorlar.
adinda da anlasilacagi gibi, mikro-kredi hibe degil, kredi. yani bir miktar faizle birlikte geri odemesi var. ancak bu sistemde kredi kullananlardan teminat falan istenmiyor. onun yerine, kredi alan insanlarin toplu olarak birbirlerine kefil olduklari bir sosyal denetim mekanizmasi kuruluyor. boylelikle, kendi yagiyla kavrulan bir sistem ortaya cikiyor.
mikro-kredi, bundan birkac yil once ulkemizde de diyarbakir'da baslatilmisti. ondan sonra ne oldu, ne kadar basarili oldu bilmiyorum. ancak dunya genelinde fakirligin etkilerini hafifletmede bir miktar basarili olmus olmali ki, muhammed yunus'a 2006'da nobel baris odulunu verdiler. tabii, sistemi elestirenler de var. bir elestiri, fakirligi kapitalizmin yarattigi ve mikro-kredinin de fakirleri uyutmak icin onlarin agzina bir parmak bal caldigi yonunde. bir baska elestiri de, mikro-kredinin fakirligi ortadan kaldirmaya ya da buyuk olcude azaltmaya yaramadigi; bunun makro olcekte kalkinma projeleriyle saglanabilecegi; mikro-kredinin oneminin fazla abartildigi seklinde.
peki ny times neden bahsediyor? mikro-kredi alaninda faaliyet gosteren ve bu isten oldukca iyi kar eden bir kurumun hikayesinden. yukarida anlattigima benzer bir mantikla, yine teminatsiz krediler veren; ama kar amaci gutmeyen klasik mikro-kredi kurumlarina gore, daha gercekci faiz oranlari uygulayan bu kurum, tartismalara neden olmus. mikro-kredi fikrinin babasi muhammed yunus dahil, sistemi piyasa mantiginin disinda goren bir grup, bunu tefecilik olarak nitelemisler. fakirlere saglanan kredilerden kar elde edilmesini ahlaki bulmuyorlar ve bunun sistemi zedeleyecegini dusunuyorlar anladigim kadariyla. ancak onlarin da kabul ettigi bir gercek de var ki, bagiscilarin destegiyle baslatilan mikro-kredi sistemlerinin mevcut talebin ancak cok azini karsilayacak sermayeleri var.
anlasilan kar olmayinca para da akmiyor. yani, mikro-kredicilerin onunde zor bir karar var. ya piyasa ekonomisinin disinda ve kucuk kalacaklar; ya da sistemin icine girip sektore daha cok sermaye cekecek ve daha cok insanin krediye erisimini saglayacaklar.
ozetle: 1. incentives matter, 2. no free lunch.
oncelikle, mikro-kredi ne? mikro-kredi (ya da mikro-finans), banglades'li iktisatci muhammed yunus'un gelistirdigi fakirin fakirine yonelik finans sistemi. sistem, fakirlere kucuk bir is kurmalari icin verilecek cok az bir sermayeyle, onlarin hayatlarinda bir fark yaratilabilecegi dusuncesine dayaniyor. mikro-kredi kuruluslari, normal sartlarda piyasadan borclanamayacak insanlara, ozellikle ailelere ve kadinlara, cok kucuk krediler veriyorlar. insanlar da bunu dikis makinesi, tezgah vs gibi kucuk seylere yatirip ufaktan kendi kendilerine yetecek bir is kurmaya calisiyorlar.
adinda da anlasilacagi gibi, mikro-kredi hibe degil, kredi. yani bir miktar faizle birlikte geri odemesi var. ancak bu sistemde kredi kullananlardan teminat falan istenmiyor. onun yerine, kredi alan insanlarin toplu olarak birbirlerine kefil olduklari bir sosyal denetim mekanizmasi kuruluyor. boylelikle, kendi yagiyla kavrulan bir sistem ortaya cikiyor.
mikro-kredi, bundan birkac yil once ulkemizde de diyarbakir'da baslatilmisti. ondan sonra ne oldu, ne kadar basarili oldu bilmiyorum. ancak dunya genelinde fakirligin etkilerini hafifletmede bir miktar basarili olmus olmali ki, muhammed yunus'a 2006'da nobel baris odulunu verdiler. tabii, sistemi elestirenler de var. bir elestiri, fakirligi kapitalizmin yarattigi ve mikro-kredinin de fakirleri uyutmak icin onlarin agzina bir parmak bal caldigi yonunde. bir baska elestiri de, mikro-kredinin fakirligi ortadan kaldirmaya ya da buyuk olcude azaltmaya yaramadigi; bunun makro olcekte kalkinma projeleriyle saglanabilecegi; mikro-kredinin oneminin fazla abartildigi seklinde.
peki ny times neden bahsediyor? mikro-kredi alaninda faaliyet gosteren ve bu isten oldukca iyi kar eden bir kurumun hikayesinden. yukarida anlattigima benzer bir mantikla, yine teminatsiz krediler veren; ama kar amaci gutmeyen klasik mikro-kredi kurumlarina gore, daha gercekci faiz oranlari uygulayan bu kurum, tartismalara neden olmus. mikro-kredi fikrinin babasi muhammed yunus dahil, sistemi piyasa mantiginin disinda goren bir grup, bunu tefecilik olarak nitelemisler. fakirlere saglanan kredilerden kar elde edilmesini ahlaki bulmuyorlar ve bunun sistemi zedeleyecegini dusunuyorlar anladigim kadariyla. ancak onlarin da kabul ettigi bir gercek de var ki, bagiscilarin destegiyle baslatilan mikro-kredi sistemlerinin mevcut talebin ancak cok azini karsilayacak sermayeleri var.
anlasilan kar olmayinca para da akmiyor. yani, mikro-kredicilerin onunde zor bir karar var. ya piyasa ekonomisinin disinda ve kucuk kalacaklar; ya da sistemin icine girip sektore daha cok sermaye cekecek ve daha cok insanin krediye erisimini saglayacaklar.
ozetle: 1. incentives matter, 2. no free lunch.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)