28 Kasım 2011 Pazartesi

Gelir, Tüketim, Tasarruf ve Vergilendirme

bugün internet sitelerinde yer alan, türkiye'de gelir vergisinin artık harcamalara göre belirleneceğini söyleyen bir haber kafamı karıştırdı. (örneğin: ntvmsnbc'teki haber.) haberde gelir vergisinin yerini harcamalara göre belirlenen bir vergi alacakmış gibi bir hava var. bu olsa çok köklü bir vergi reformu olur; ama öyle damdan düşer gibi olmaz, olmamalı. öte yandan haber yeni "gelir vergisi" yasa tasarısıyla ilgili. demek ki, değişiklik gelir vergisinin yerine alacak bir şey değil. ortada bir çelişki var.

haberdeki detaylar ışığında, ancak şöyle bir mantıklı açıklama geliştirebildim. yapılacak şey, az gelir beyan edenlerin banka hesap hareketlerinin, kredi kartı harcamalarının ve sairenin incelenmesi. maliye bunlara bakarak, insanların bir sene içinde ne kadar "kayıtlı" tüketim harcaması ve tasarruf yaptığını ortaya koyacak. bir insanın tükettiği ve tasarruf ettiği miktarların toplamı onun gelirini vereceğinden, maliyeye beyan ettiği gelir de en az bu toplam kadar olmalı. eğer böyle değilse, bu insan gelirini eksik beyan etmiş demektir. artık maliye bu "sağlama"yı yapıp vergi kaçaklarını tespit edecek, anladığım kadarıyla. tabii, tüketim ve tasarrufların bir kısmı kayıtdışı olduğundan, gelir denetiminin tam olarak etkin bir şekilde yapılamayacağını öngörebiliriz.

peki böyle bir değişiklik tüketimi azaltır, insanları tasarrufa yönlendirir mi? haberde yönlendireceği iddia edilmiş ki, kafa karıştıran yer burası. sanki sadece tüketim harcamalarına vergi geliyor gibi bir değerlendirme yapılmış. oysa, haberde belirtildiği üzere, kişilerin aldıkları evlerin, banka hesaplarının, kredi kartlarının incelenmesi tüketimle beraber tasarrufu da denetim altına alır. zaten mesele gelir denetimiyse, maliye tüketim ve tasarrufu birlikte incelemek zorunda. dolayısıyla, tüketimden kaçınıp tasarruf yaparak vergiden kaçınmak mümkün değil. bu yüzden, tasarrufu teşvik gibi bir şey söz konusu olmaz.

ayrıca, vergi sadece tüketim harcamalarına gelseydi bile, bunun tasarrufu teşvik edeceğinden şüphe edebilirdik. zira tasarruf denen şey, kişinin bugünkü gelirinin bir kısmını yarın tüketmek üzere harcamaması. vergi kalıcı olduğu müddetçe, bugün tüketmeyip tasarruf eden insan, yarın tasarrufunu harcarken yine vergi ödemek durumunda kalacaktır. dolayısıyla, tasarrufunu arttırmak ya da azaltmak suretiyle vergiden kaçınamaz. bu durumda, oranı zaman içinde sabit ve kalıcı bir tüketim vergisinin de tasarruflar üzerinde ciddi bir etkisinin olmamasını bekleriz.

25 Kasım 2011 Cuma

Askere Alınamayacak Kadar Çoklar Mı?

insanların bir bölümü, bir sebeple askere gitmeyi erteler. yaşları otuzu geçtiğinde; işleri gelişmiş, kariyerleri ilerlemiş, çocukları büyümüştür. artık askere gitmeleri daha zordur, ama devlet normalde bununla ilgilenmez. yasal ertelemenin sonuna gelindiğinde, adamı hemen askere alır. bu durumdaki insanların sayısı zaman içinde birikip büyük sayılara ulaştığında ise işler değişir. o zaman bu insanlar örgütlenip kamuoyunda seslerini duyururlar. meclis içinde ve dışında lobi yapmaya başlarlar. sonra hükümet, belki onca insanı hayatlarından koparıp aylarca asker yapmanın zorluğunu görür. belki oy verenlerin taleplerini dikkate alır. belki de yaşı ilerlemiş onbinlerce insanı askere almanın ülkeye yarar getirmeyeceğine ikna olur. neticede, büyük bir kitlenin isteğine kayıtsız kalamaz ve bedelli askerlik çıkarır. türkiye'de çeşitli vesilelerle birkaç defa oldu bu.

burada anahtar nokta, büyük olmak. bedelli isteyen büyük bir kitle olduğu sürece gelecekte de bu uygulamayı görebiliriz. ayrıca, bugün bedelliden faydalanamayan bazı insanların, bunu tahmin ederek askerliklerini ertelemelerini de bekleyebiliriz ki, bu da büyük kitle oluşmasına yardım eder. peki büyük bir kitlenin yeniden birikmesi ne kadar zaman alır? bu bir defa, bugünkü uygulamadan kaç kişinin faydalanacağına bağlı. bedelliden çok kişi faydalanırsa, kitlenin yeniden birikmesi çok zaman alacağından, bir sonraki bedelli daha geç gelir. lakin, hükümetin bedelli için yaş sınırını 30, ödenecek miktarı da 30 bin lira olarak belirlemesini dikkate alınca, bedelli taleplerinin yeniden dillendirileceği günler yakındır gibi geliyor bana. elbette önümüzdeki dönemde hükümetin askerlikte başka bazı değişiklikler yapıp yapmayacağı da önemli. örneğin, ordunun profesyonelleşmesiyle beraber askerlik süreleri kısalır, şartlar iyileşirse, belki de askerliğini erteleyenlerin sayısı seneden seneye azalır. öyle olur da, yeterince büyük bir kitle birikmezse, belki bir daha hiç bedelli görmeyiz.

bu konuda devletin en büyük avantajı, insanların yeterince iyi organize olup kararlarında eşgüdüm sağlayamaması. devlet buna kanunlar yoluyla engel olabiliyor. dolayısıyla, insanların askerliklerini işbirliği içinde erteleterek, askerlik yapmayan kitleyi bilinçli bir şekilde büyütme gibi bir imkanları yok. öyle olsa devlet bedelliyle falan başa çıkamaz, profesyonel orduya geçmek zorunda kalırdı herhalde.