buna cocuk-buzagi paradoksu da diyebiliriz. iktisadi dusunce tarihinde nasil elmas-su paradoksu varsa, bizim medyamizda da bu var. temcit pilavi gibi isitip isitip veriyorlar haber diye. ben bile, turkiye gundemini internetten takip eden biri olarak, defalarca rast geldim. en son da bu gece twitter’da hurriyet ekonet twit’lemis: “kadina 85, inege 375 lira dogum parasi”.
efendim, mesele su. devlet, cocuk doguran sigortali kadinlara bir miktar para yardimi yapiyor. ayni devlet, yavrulayan inekleri icin ureticilere de yardim yapiyor. buzagi icin verilen para, cocuk icin verilenden fazla. medyamiz, duz mantikla, bunu espri malzemesi yaparak okuru/izleyiciyi gidikliyor. sanki devlet inekleri insanlardan cok seviyormus gibi. geyik inek muhabbeti buradan cikiyor.
peki bu bilmecenin cozumu ne? bir inek dusunelim. her gun bir sise sut versin. bunu da bir cocuk icsin. buraya ikinci bir cocuk gelse ve cocuklar sutu paylassalar, bu sefer her cocuga yarim sise sut duser. yeni gelen cocuk, diger cocugun basta ictiginden az sut icmekle kalmaz, diger cocuga dusen sut miktarini da azaltir. oysa ikinci cocuktan once ikinci bir inek gelse, iki cocuk da bir sise sut icer. yani once sutun artmasi gerek ki, cocuklarin besini azalmasin.
insan inegin sadece sutunden degil; etinden, derisinden, her seyinden faydalanir. dolayisiyla her inek, kucuk bir fabrika, bir uretici. her buzagi, uretime yapilan yatirim. her insan da tuketici. devletin yatirimi tuketimden cok tesvik etmesi cok mu garip?