1970: 38 USD
1980: 586 USD
1990: 393 USD
2000: 272 USD
2010: 1420 USD
2020: 1897 USD
2025 Ekim: 4000+ USD
Altın, fiyatı oynak, dolayısıyla getirisi belirsiz olarak bilinen bir varlıktır. Ancak burada görüyoruz ki bu yalnızca kısa vade ile sınırlı bir özellik değil. On yıllar uzunluğunda bir dönemde bile altın fiyatı büyük değişkenlik göstermiş. 1970'lerdeki küresel enflasyon dalgasında olağanüstü artmış, 1980 sonrası yüksek faiz ve dezenflasyon döneminde düşmüş. 2000 sonrası hızlı küreselleşme ve parasal genişleme dönemlerinde tekrar yükselmiş.
Yalnız burada nominal fiyattan bahsediyoruz. Enflasyon sebebiyle doların alım gücü zaman içerisinde erir. Altının alım gücünün artması için dolar cinsi fiyatının enflasyondan fazla artması gerekir. Ayrıca, altın faiz, kira, temettü gibi gelir yaratan veya gelirini sermayesine katıp büyüyen bir varlık değildir. Bu yüzden hisse senedi, tahvil, gayrimenkul gibi varlıklara yatırım yapmak yerine altın tutmak, bunların sağladığı gelirlerden feragat etmek anlamına gelir. İktisatta, feragat edilen böyle gelirlere fırsat maliyeti denir. İktisadi kar zarar hesabı yaparken fırsat maliyeti de hesaba katılır. Buna göre, altın tutmanın karlı olması için sadece fiyatının enflasyondan fazla artması yetmez, alternatiflerinden daha yüksek getiri sağlaması da gerekir.
Altının değerini kıyaslamak için iki ölçü kullandım. Birincisi ABD'nin 10 yıllık devlet tahvillerinin getirisi. ABD tahvilleri enflasyonun biraz üzerinde risksiz getiri sağlamak isteyen yatırımcılar için başlıca alternatiftir. Bunların uzun yıllar geriye giden verileri de mevcut. Bu verileri referans alarak, her sene faiz gelirini sermayeye katarak büyüyen bir yatırımın değerinin nasıl değişeceğini hesapladım. Sonra da altın fiyatını buna bölerek, altının göreceli getirisi için bir gösterge elde ettim. İkinci kullandığım ölçü ise dünya ekonomisinin (GSYH) büyüklüğü. İktisadi büyüme ve yatırımların getirisi arasında pozitif bir ilişki vardır. Hızlı büyüyen veya büyüme potansiyeli olan ekonomilerde yatırımların getirisi de yüksek olur. Dolayısıyla küresel ölçekte çeşitlendirilmiş bir yatırım portföyünün getirisi için dünya GSYH'si bir ölçü olabilir. Bu düşünceyle, altın fiyatını dünya GSYH'sine bölerek bir diğer göreceli getiri göstergesi oluşturdum.
Altının göreceli değerine ilişkin elde ettiğim iki gösterge aşağıdaki grafikte görülüyor. Buna göre, altın fiyatının tahvillere göre seviyesi ve değişkenliği, incelenen dönem boyunca dünya GSYH'sine göre olduğundan çok daha yüksek. Bunun dışında, hareketler nitelik olarak birbirine benziyor. İki gösterge de 1970'li yıllarda çok büyük bir değerlenme olduğunu, fakat 1980-2000 arasında bunun tamamen geri alındığını gösteriyor. 2000'li yılların başından yakın zamana kadar daha ılımlı bir değerlenme gözlenirken, son yıllarda ise bu hareket hız kazanmış. Ancak son değerlenme henüz 1970'lerin sonunundaki kadar büyük değil. O dönemdeki zirve noktasına ulaşması için nominal fiyatın 6000 dolar civarına gelmesi gerekiyor.
Peki buradan ne çıkarabiliriz? Bir defa, para kazanma niyetindeyseniz baştan söyleyeyim, altın fiyatı daha artar mı yoksa yakında döner mi bilemeyiz. Bu geçmişin resmi, geleceğe dair net bir şey söylemiyor. Ancak fiyatın değişkenliği altının değer koruma aracı olarak dikkatli kullanılması gerektiğine işaret ediyor. Ülkemizde hem bireyler hem kurumlar hem de devlet büyük miktarda altın tutuyor. TCMB Başkanı Fatih Karahan ülkemizdeki altın stokunun değerinin son dönemde 500 milyar dolar civarına ulaştığını söyledi. Yıllarca cari açığı genişleten bir risk unsuru olarak görülen altının değerlenmesi, verdiğimiz açıktan kâr ettiğimiz anlamına geliyor. Yani altın tutanlara piyango vurdu. Ancak gelecekte durum pekâlâ değişebilir. Yaptığımız hesap 1970'lerin sonunda tepeden altın alanların zararlarını çıkartamadıklarını gösteriyor. Şimdilerde, altın sayesinde zenginleşen vatandaşların tüketim talebi ve bunun enflasyonist etkisi konuşuluyor. Altın fiyatı düşerse bu sefer fakirleşme ve daralma konuşulacak.