Merkez bankamızın enflasyon raporlarında en sevdiğim şey, kurumun ekonomistlerinin çalışmalarına dayanan ve kutular içinde ilgili bölümlere yerleştirilen kısa notlar. Bu hafta açıklanan raporda da güncel gelişmelerle ilgili dört kutu özellikle dikkatimi çekti. Kısaca bahsedeceğim. İlgilenenler bunları ve daha fazlasını rapordan okuyabilir. (Metin şurada)
Gıda fiyatları: Kutulardan biri, Türkiye'de gıda fiyatlarının uzun süredir genel tüketici fiyatlarından hızlı arttığını (yani gıdanın başka ürünlere göre nispeten pahalılaştığını) ve fiyatların dünya ölçülerine göre çok oynak olduğunu gösteriyor. Birincisi, genel enflasyonu hedefe düşürmek için daha fazla parasal sıkılaştırma gerektiren bir şey. İkincisiyse, enflasyonun tahmin edilmesini zorlaştırarak belirsizlik yaratıyor. Biliyoruz ki merkez bankamız çok güçlü parasal sıkılaştırma tercih etmiyor. Onun yerine, diğer ilgili kurumların da katılımıyla oluşturulan "gıda komitesi" yoluyla fiyat artışlarını sınırlayıcı ve oynaklığı azaltıcı önlemler alınmaya çalışılıyor. Aslında etkin olabilirse bu çok iyi bir şey. Genel enflasyonu düşürmeye yönelik faydalarının yanında, sorunların kaynağına inecek önlemler gıdanın nispi olarak ucuzlamasını sağlayıp özellikle dar gelirlilerin refahına katkı da yapabilir. Kutu bu çerçevede yapılan çalışmaları da anlatmış. Kırmızı et fiyatlarının, geçici de olsa ithalat yoluyla kontrol altına alınması bunlardan biri.
Turizm: Bir diğer kutuda bu sene turizmde görülen ciddi bozulmanın şimdiye kadarki makroekonomik etkileri incelenmiş. Ödemeler dengesindeki turizm gelirlerinin yılın ilk beş ayında yaklaşık yüzde 20 düştüğü ve şimdiye kadarki kaybın 1.7 milyar dolar olduğu yazılmış. Bunun doğrudan etkisinin ilk çeyrekte GSYH büyümesini yıllık 0.2, çeyreklik 0.1 puan azalttığı tahmin edilmiş. Ancak dolaylı etkileri de (mesela otellerle iş yapan firmaların kayıplarını) düşününce, toplam etki daha büyük olmalı. Normalde yıllık gelirlerin yüzde 40'ı Temmuz-Eylül döneminde elde ediliyormuş. O yüzden cari açık ve büyümedeki olumsuz etkiler asıl yılın 3. çeyreğinde belirgin olacak.
Asgari ücret zammı: Mikro bazlı verilere dayanan bu çalışmaya göre, sene başındaki asgari ücret zamlarının ardından kayıtlı istihdam artışı yavaşlamış, kayıtdışı istihdam artışı hızlanmış. Toplam istihdamda ise belirgin bir etki bulunamamış.
Para politikası-banka faizleri ilişkisi: Burada merkez bankasının son aylardaki faiz indirimlerinin kredi ve mevduat faizlerine neden çok yansımadığı açıklanmaya çalışılmış. Özetle denilmiş ki, banka faizlerini (kredi riskleri, iktisadi görünüm, bankacılıktaki yapısal meseleler gibi) merkez bankasının doğrudan kontrol edemediği bir çok etmen belirliyor ve bunlar para politikasındaki gevşemenin etkisini sınırlıyor. Yazı daha çok literatür anlattığından, hangi etmenlerin daha belirleyici olduğuna dair bulgular ortaya konmamış. Ancak firmaların borçluluğunun bankalar için kredi risklerini artırdığı, iç tasarrufların kıt olmasının mevduat toplamayı zorlaştırdığı, ekonomide büyüme görünümünün bozulduğu gibi tespitler ekonomistlerin hep yazıp çizdiği şeyler. Kutuda yazılanlar bunlarla uyumlu.
Gıda fiyatları: Kutulardan biri, Türkiye'de gıda fiyatlarının uzun süredir genel tüketici fiyatlarından hızlı arttığını (yani gıdanın başka ürünlere göre nispeten pahalılaştığını) ve fiyatların dünya ölçülerine göre çok oynak olduğunu gösteriyor. Birincisi, genel enflasyonu hedefe düşürmek için daha fazla parasal sıkılaştırma gerektiren bir şey. İkincisiyse, enflasyonun tahmin edilmesini zorlaştırarak belirsizlik yaratıyor. Biliyoruz ki merkez bankamız çok güçlü parasal sıkılaştırma tercih etmiyor. Onun yerine, diğer ilgili kurumların da katılımıyla oluşturulan "gıda komitesi" yoluyla fiyat artışlarını sınırlayıcı ve oynaklığı azaltıcı önlemler alınmaya çalışılıyor. Aslında etkin olabilirse bu çok iyi bir şey. Genel enflasyonu düşürmeye yönelik faydalarının yanında, sorunların kaynağına inecek önlemler gıdanın nispi olarak ucuzlamasını sağlayıp özellikle dar gelirlilerin refahına katkı da yapabilir. Kutu bu çerçevede yapılan çalışmaları da anlatmış. Kırmızı et fiyatlarının, geçici de olsa ithalat yoluyla kontrol altına alınması bunlardan biri.
Turizm: Bir diğer kutuda bu sene turizmde görülen ciddi bozulmanın şimdiye kadarki makroekonomik etkileri incelenmiş. Ödemeler dengesindeki turizm gelirlerinin yılın ilk beş ayında yaklaşık yüzde 20 düştüğü ve şimdiye kadarki kaybın 1.7 milyar dolar olduğu yazılmış. Bunun doğrudan etkisinin ilk çeyrekte GSYH büyümesini yıllık 0.2, çeyreklik 0.1 puan azalttığı tahmin edilmiş. Ancak dolaylı etkileri de (mesela otellerle iş yapan firmaların kayıplarını) düşününce, toplam etki daha büyük olmalı. Normalde yıllık gelirlerin yüzde 40'ı Temmuz-Eylül döneminde elde ediliyormuş. O yüzden cari açık ve büyümedeki olumsuz etkiler asıl yılın 3. çeyreğinde belirgin olacak.
Asgari ücret zammı: Mikro bazlı verilere dayanan bu çalışmaya göre, sene başındaki asgari ücret zamlarının ardından kayıtlı istihdam artışı yavaşlamış, kayıtdışı istihdam artışı hızlanmış. Toplam istihdamda ise belirgin bir etki bulunamamış.
Para politikası-banka faizleri ilişkisi: Burada merkez bankasının son aylardaki faiz indirimlerinin kredi ve mevduat faizlerine neden çok yansımadığı açıklanmaya çalışılmış. Özetle denilmiş ki, banka faizlerini (kredi riskleri, iktisadi görünüm, bankacılıktaki yapısal meseleler gibi) merkez bankasının doğrudan kontrol edemediği bir çok etmen belirliyor ve bunlar para politikasındaki gevşemenin etkisini sınırlıyor. Yazı daha çok literatür anlattığından, hangi etmenlerin daha belirleyici olduğuna dair bulgular ortaya konmamış. Ancak firmaların borçluluğunun bankalar için kredi risklerini artırdığı, iç tasarrufların kıt olmasının mevduat toplamayı zorlaştırdığı, ekonomide büyüme görünümünün bozulduğu gibi tespitler ekonomistlerin hep yazıp çizdiği şeyler. Kutuda yazılanlar bunlarla uyumlu.