Orta gelir tuzağı son on sene içinde türetilmiş ve yaygınlaşmış bir kavram. Özellikle Türkiye'nin kalkınmasıyla ilgili yazılarda buna çokça atıf yapıldığını görüyorum. Kullanım şekliyse muhtelif. Bazı yazarlar bununla lalettayin bir şekilde, ne fakir, ne zengin, zamanla ne uzayıp ne kısalan ülkelerin vaziyetini kastediyor. Diğerleriyse orta gelirli olmaya özel bir önem atfediyor. Bu gruptakiler 10 bin dolar civarındaki kişi başına milli geliriyle Türkiye'nin kritik bir eşikte olduğunu düşünüyor. Şimdiye kadar iyi büyüdük ama bir şeyler yapmazsak artık böyle gitmez diyor.
10 bin dolar nereden çıkıyor? Dünyada yapılmış ve etki yaratmış bazı ampirik çalışmalar (mesela bu makale), 10-15 bin dolar seviyelerinden sonra ülkelerin büyüme hızlarında yavaşlama olduğunu söylüyor. Türkiye'nin milli geliri de buralarda olduğundan olsa gerek, sonuçlar bizde de ilgi çekiyor ve benimseniyor. Öte yandan bu sonuçlara karşı çıkan ve orta gelirli olmanın büyüme hızında etkisi olmadığını söyleyen (bu makale gibi) çalışmalar da var. Bunlar gerekli şartları sağlayan (nüfus içinde çalışanların oranı yüksek, ekonomisi istikrarlı, finansal sistemi gelişmiş vs.) ekonomilerin hızlı büyüdüğünü ve üst gelir gruplarına çıktıklarını söylüyor.
Nominal bir değer birbirinden çok farklı ülkelerde kalkınma hızına nasıl olur da aynı şekilde etki edebilir? Anlayabilmiş değilim. O yüzden böyle bir sihirli değerin olmadığını gösteren çalışmalar benim için daha akla yakın. Dolayısıyla 10 bin dolar ya da başka bir seviyenin orta gelirlilikten kurtulmak için aşılması gereken kritik bir eşik olduğunu düşünmüyorum.
Öte yandan gelir seviyesine önem atfetmeden, zenginlerle arasındaki farkı kapatamayan ülkeler için orta gelir tuzağında demenin bence bir mahsuru yok. Lakin etiketlemekten ibaret olan böyle bir kullanımın tartışmanın özüne bir katkısı da yok. Ayriyeten kavram Türkiye özelinde yeni bir durumu da ifade etmiyor. Aşağıdaki grafikte görüleceği üzere, Türkiye'nin kişi başına düşen milli geliri ABD'ye oranla 1950'lerden 2008'deki küresel krize kadar çok az değişti. Oysa aynı sürede Güney Kore koptu gitti. Böyle bakınca Türkiye'nin orta gelirliliği en az 60 senelik bir mesele. (Veri kaynağı: Penn World Tables 9.0)
Ülkelerin kalkınma hızları neden farklıdır? Neden bazı fakir ülkeler zaman içinde zenginleri yakalar da, diğerleri yakalayamaz? Neden bazıları başta hızlı gider ama devamını getiremez? Bunlar kalkınma iktisadında ezelden beri ele alınan temel sorular. Cevaplar da çalışan sayısı ve niteliğini, sermaye birikimini ve üretkenlik artışını belirleyen etmenlere dayanır. Mülkiyet haklarını tanımlayan, ticaretin gerçekleşeceği pazarlar oluşturan, güvenliği ve hukuku sağlayan ülkelerde sermaye birikimi daha hızlı olur. İşgücünün eğitim seviyesinin ve mesleki becerilerinin (beşeri sermayenin), toplum içindeki güven ve işbirliğinin (sosyal sermayenin) artması; devlet bürokrasisinin, kanunların, iktisadi kurumların, kamu politikalarının iyileştirilmesi; teknolojik gelişme ve yenilik üretiminin hızlanması verimliliği artırır, kalkınmayı hızlandırır. Bunları yapabilen fakir ve orta gelirli ülkeler de zamanla zenginleri yakalar. Mesele bundan ibaret.