Youtube'da +90 kanalında, "Alanında İş Bulamayanlar" adlı bir röportaj dizisi yayınlanıyor. Burada gençler eğitimini aldıkları alanda, arzu ettikleri işi bulmada yaşadıkları zorlukları anlatıyor. İlgi duyanlara tavsiye ederim (linki burada). Videolarda genel olarak öne çıkan birkaç noktayı burada değerlendirmek istiyorum.
İş bulamayanların bir kısmının sıkıntısı yapısal değil, konjonktürel. Yani bu kişiler aldıkları eğitim kötü olduğu veya yanlış yönlendirildikleri için değil, kriz döneminde iş olanakları az olduğu için iş bulamıyor. Bu her ülkede zaman zaman yaşanır ve sadece yeni mezunların değil, herkesin sorunudur. Bizde özellikle inşaat sektörü çok etkilendiği için, ilgili mesleklerde (inşaat, çevre ve benzeri mühendislikler, mimarlık vs.) iş arayanlar daha da zor durumda. Bu durum karşısında gençlerin alternatif işler aradığı, imkanı olanın yurtdışında eğitim fırsatları kolladığı görülüyor. Mantıklı olan da bu, fakat sonuç almak zor. Maddi açıdan sıkıntıda olanlarınsa, geçici bir işte şartların iyileşmesini beklemekten başka seçeneği yok. Ümit edelim de ekonomide büyüme çabuk gelsin ve istikrarlı olsun. İşgücüne talep arttığında bu sorunlar hafifleyecektir.
Eğitimde ve işgücü piyasasında elbette yapısal sorunlar da var. Videolarda varlığından haberdar olmadığım kimi üniversitelerden veya bölümlerden mezunlar vardı mesela. Devlet bir kararla çok sayıda üniversite açıp birkaç yıl içinde binlerce ilave derece dağıtabilir. Fakat eğitimde kalitenin yükselmesi (ki bu konuda gençlerden şikayetler var) ve mezunlara uygun iş alanları açılması zaman alır.
Röportajlarda dile getilen meselelerin içeriği ve önemi farklılık gösteriyor. Üniversite okumuş bir gencin zorunluluktan seyyar satıcılık yapması trajik bir şey. Önüne çıkan imkanları uygun bulmadığından iş aramaya devam edenler de elbet sıkıntıdadır. Öte yandan psikoloji mezununun insan kaynakları uzmanı olması gibi örnekler daha farklı. Böyle kişiler belki ideallerindeki işe girememiştir, fakat sahip oldukları kimi beceriler iş hayatında değer bulmuştur. Hayalindeki mesleği yapmamak bir insan hikayesi olarak değerli olsa da, bu işsizlikle ya da eksik istihdamla eşdeğer bir sosyal sorun olamaz. (Hatta alanı dışında çalışmayı çok geniş alırsak, bankacıların hemen hepsi buna girebilir. Bu da meseleyi sulandırır.)
Röportajlarda yeni mezunlar sıkça, meslek sahibi olmamanın yarattığı eksikliği dile getiriyor. Bu bence yanlış bir algı. Mesela iktisat okuyan otomatikman iktisatçı olmaz. Üniversite eğitimi insana başka yerde öğrenilemeyecek akademik bilgi, kültür ve becerileri kazandırır. Bu bilgileri kullanarak ekonomik araştırma veya analiz yapmak ise iş üzerinde öğrenilir. Hatta iktisat özelinde kariyer yapacaklar için lisans eğitimi de muhtemelen yetmez. Nerede çalışacağına ve hedefinin ne olduğuna bağlı olarak yüksek lisans ve belki doktora yapmak gerekir. Yani okul bitirmek insanın mesleki gelişimin sadece ilk adımıdır.
İş bulamayanların bir kısmının sıkıntısı yapısal değil, konjonktürel. Yani bu kişiler aldıkları eğitim kötü olduğu veya yanlış yönlendirildikleri için değil, kriz döneminde iş olanakları az olduğu için iş bulamıyor. Bu her ülkede zaman zaman yaşanır ve sadece yeni mezunların değil, herkesin sorunudur. Bizde özellikle inşaat sektörü çok etkilendiği için, ilgili mesleklerde (inşaat, çevre ve benzeri mühendislikler, mimarlık vs.) iş arayanlar daha da zor durumda. Bu durum karşısında gençlerin alternatif işler aradığı, imkanı olanın yurtdışında eğitim fırsatları kolladığı görülüyor. Mantıklı olan da bu, fakat sonuç almak zor. Maddi açıdan sıkıntıda olanlarınsa, geçici bir işte şartların iyileşmesini beklemekten başka seçeneği yok. Ümit edelim de ekonomide büyüme çabuk gelsin ve istikrarlı olsun. İşgücüne talep arttığında bu sorunlar hafifleyecektir.
Eğitimde ve işgücü piyasasında elbette yapısal sorunlar da var. Videolarda varlığından haberdar olmadığım kimi üniversitelerden veya bölümlerden mezunlar vardı mesela. Devlet bir kararla çok sayıda üniversite açıp birkaç yıl içinde binlerce ilave derece dağıtabilir. Fakat eğitimde kalitenin yükselmesi (ki bu konuda gençlerden şikayetler var) ve mezunlara uygun iş alanları açılması zaman alır.
Röportajlarda dile getilen meselelerin içeriği ve önemi farklılık gösteriyor. Üniversite okumuş bir gencin zorunluluktan seyyar satıcılık yapması trajik bir şey. Önüne çıkan imkanları uygun bulmadığından iş aramaya devam edenler de elbet sıkıntıdadır. Öte yandan psikoloji mezununun insan kaynakları uzmanı olması gibi örnekler daha farklı. Böyle kişiler belki ideallerindeki işe girememiştir, fakat sahip oldukları kimi beceriler iş hayatında değer bulmuştur. Hayalindeki mesleği yapmamak bir insan hikayesi olarak değerli olsa da, bu işsizlikle ya da eksik istihdamla eşdeğer bir sosyal sorun olamaz. (Hatta alanı dışında çalışmayı çok geniş alırsak, bankacıların hemen hepsi buna girebilir. Bu da meseleyi sulandırır.)
Röportajlarda yeni mezunlar sıkça, meslek sahibi olmamanın yarattığı eksikliği dile getiriyor. Bu bence yanlış bir algı. Mesela iktisat okuyan otomatikman iktisatçı olmaz. Üniversite eğitimi insana başka yerde öğrenilemeyecek akademik bilgi, kültür ve becerileri kazandırır. Bu bilgileri kullanarak ekonomik araştırma veya analiz yapmak ise iş üzerinde öğrenilir. Hatta iktisat özelinde kariyer yapacaklar için lisans eğitimi de muhtemelen yetmez. Nerede çalışacağına ve hedefinin ne olduğuna bağlı olarak yüksek lisans ve belki doktora yapmak gerekir. Yani okul bitirmek insanın mesleki gelişimin sadece ilk adımıdır.
Genel olarak yakınılan bir konu da, iş ilanlarında özel sektörün tecrübeli eleman araması; yetiştirmek üzere eleman arayanlarınsa az para verip (hatta kimisi onu da vermeyip) çok çalışma beklemesi. Tecrübeli eleman ilanı veren işverenin belli ki beklentisi farklıdır; gelip ilk günden çalışmaya başlayacak ve oradaki ihtiyacı karşılayacak birine bakar. Bunda işverenin günahı yok. İkinci konuda ise, gençler yakınmakta haklı, ama maalesef insan çok, iş az olunca böyle oluyor. Birçok yeni mezun tecrübe kazanmak için bu şartları kabul ediyor ki, pratikte daha iyi bir çıkış pek yok. Sonuçta buralarda somut deneyimler kazanmak, daha sonra daha iyi bir işe sıçramaya yardımcı olabilir. (Bunun dışında, başlangıç maaşı tatminkar bile olsa, yeni mezun için meslek edinmek ve kendini geliştirmek her zaman ön planda olmalıdır.)
Bunun haricinde birçok genç devleti hala umut kapısı olarak görüyor. Lakin her sene yüzbinlerce yeni insanın işgücüne katıldığı ülkede, devlet bunların en fazla ne kadarını istihdam edebilir?
Son olarak, (videolar bolca kesilip biçilmiş olsa da) gençleri genel olarak dertlerini anlatmada ve sebeplerini sorgulamada başarılı buldum. İstihdam problemi bir yana, yüksek öğretime erişimin kolaylaşmasının daha nitelikli yurttaş yetiştirme gibi bir faydası da var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder