Tarihteki ayaklanmalarda bazen yeniçerileri de anlamak lazım. Maaşınızı almaya gittiğinizde paranızın neredeyse yarısının tırtıklandığını görseniz siz de isyan etmez misiniz? 1584 yılında yeniçerilerin başına yaklaşık olarak bu gelmiş. Devlet maaş ödediği akçelerdeki gümüş miktarını neredeyse yarıya düşürmüş. Akçenin değerinin düşmesiyle alım gücünün de eriyeceğini fark eden yeniçeriler ayaklanıp bazı zavallı ekonomistlerin kellesini almışlar. Ama nafile, tağşiş adı verilen bu uygulamaların sonu gelmemiş.
İktisat tarihçisi Şevket Pamuk'a göre Osmanlı tarihinde dönem dönem yükselen enflasyonun başlıca sebebi bu tağşişler. Devlet 16. yüzyıldan itibaren uzayan savaşlara ve batının ilerleyen savaş teknolojisine ayak uydurmaya para yetiştiremiyor. Etkin şekilde vergi de toplanamadığından ve borçlanma araçları kısıtlı olduğundan, sık sık karşılıksız para basmak anlamına gelen tağşiş uygulamasına gidiliyor. Yani akçenin ayarı düşürülüp eldeki gümüşle eskiye göre daha fazla akçe basılarak bütçe denkleştiriliyor.
Aşağıdaki grafik Pamuk'un makalesinden, Osmanlı parasındaki gümüş içeriğini gösteriyor. Y-ekseninden anlaşılacağı üzere ölçek logaritmik. Göze yabancı gelebilir ama bu hem grafiğin sunumunu, hem yorumlanmasını kolaylaştıran bir gösterim. Grafiğe göre kabaca 1450-1750 arasındaki 300 senede akçe içindeki gümüş miktarı onda bire inmiş. Takip eden 100 senede ise, bunun da onda birine (başlangıcın yüzde birine) düşmüş. İkinci dönem kabaca 3. Selim ve 2. Mahmut'un saltanatına denk düşüyor. Bu devirde Rusya, Avusturya, Yunanistan, Mısır savaşları; Rusya'ya savaş tazminatı, orduyu modernleştirme çabaları derken harcamalar kopup gidince darphane fazla mesai yapmış.
İktisat tarihçisi Şevket Pamuk'a göre Osmanlı tarihinde dönem dönem yükselen enflasyonun başlıca sebebi bu tağşişler. Devlet 16. yüzyıldan itibaren uzayan savaşlara ve batının ilerleyen savaş teknolojisine ayak uydurmaya para yetiştiremiyor. Etkin şekilde vergi de toplanamadığından ve borçlanma araçları kısıtlı olduğundan, sık sık karşılıksız para basmak anlamına gelen tağşiş uygulamasına gidiliyor. Yani akçenin ayarı düşürülüp eldeki gümüşle eskiye göre daha fazla akçe basılarak bütçe denkleştiriliyor.
Aşağıdaki grafik Pamuk'un makalesinden, Osmanlı parasındaki gümüş içeriğini gösteriyor. Y-ekseninden anlaşılacağı üzere ölçek logaritmik. Göze yabancı gelebilir ama bu hem grafiğin sunumunu, hem yorumlanmasını kolaylaştıran bir gösterim. Grafiğe göre kabaca 1450-1750 arasındaki 300 senede akçe içindeki gümüş miktarı onda bire inmiş. Takip eden 100 senede ise, bunun da onda birine (başlangıcın yüzde birine) düşmüş. İkinci dönem kabaca 3. Selim ve 2. Mahmut'un saltanatına denk düşüyor. Bu devirde Rusya, Avusturya, Yunanistan, Mısır savaşları; Rusya'ya savaş tazminatı, orduyu modernleştirme çabaları derken harcamalar kopup gidince darphane fazla mesai yapmış.
Karşılıksız para basmanın sonuçlarını kestirmek güç değil: paranın değer kaybetmesi, enflasyon, para ikamesi vs. Tarihsel veriler de bunu gösteriyor. Tağşişlerin ardından tüketim mallarının fiyatları artıyor. Sabit gelirlilerin alım gücü düşüyor. Yerel paraya güven kaybolduğundan ticaret kötü etkileniyor; yabancı paralara talep artıyor. Zamanla enflasyon yüzünden vergi gelirleri eriyor; bütçe problemleri kronikleşiyor... Sonunda Tanzimat sonrası böyle gitmeyeceğini gören devlet tağşişi bırakıyor. (Fakat bu sefer de borç sorunu patlıyor.)
Aşağıdaki grafik yine Pamuk'un çalışmasından, arşiv belgelerinden toplanan fiyatlara göre İstanbul tüketici fiyatlarının yaklaşık 450 senelik seyrini gösteriyor. Ölçek yine logaritmik olduğundan, grafiğin eğimi o tarihteki enflasyon oranına yaklaşık olarak eşit. Dolayısıyla eğimin artması enflasyonun yükselmesi, azalması düşmesi anlamına geliyor. Grafiğe göre, yukarıda bahsettiğimiz büyük tağşiş dönemlerinde fiyatlar beklediğimiz gibi daha hızlı artmış. Ayrıca fiyatların para politikasına tepkisinin yıllara yayıldığı da göze çarpıyor.
Endekse göre İstanbul tüketici fiyatlarındaki 450 senelik artış 300 kat.
Bu tüm dönemin ortalama yıllık enflasyonu yaklaşık yüzde 1.3 demek.
Makaledeki tablodan yaptığım hesaba göreyse, enflasyonun ortalama oranı
1580'lerde yüzde 5.3, 1830'larda yüzde 7.5 olmuş. Bugüne kıyasla bu
oranlar yüksek görünmeyebilir. Ancak etkisi uzun yıllar süren
beklenmedik enflasyon, servetleri enflasyona karşı korumasız insanlar
için çok büyük kayıp yaratır. Üstelik kısa vadede fiyatların çok daha
sert dalgalanabileceğini de dikkate almak lazım.
Başa dönersek, 1584 tağşişi sonrası kelle alan yeniçeriler devletten bir miktar enflasyon telafisi kopartmışlardır diye düşünüyorum. 1826'da ise yeniçeri ocağını topa tutan 2. Mahmut arıza çıkartacak kimseyi bırakmayarak meseleyi kökten çözmüş. Maazallah yeniçeriler ya bugün de olsalardı?
Kaynakça ve ek okuma için:
Prices in the Ottoman Empire, 1469-1914, Şevket Pamuk, International Journal of Middle East Studies, Vol. 36, No. 3 (Aug., 2004), pp. 451-468
Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi: 1500-1914, Şevket Pamuk, İletişim Yayınları.
Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, Şevket Pamuk, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder