İktisat eğitimi almamış kişilerin en büyük kaybı, müşevviklerin (incentives) ve kaynak kısıtlarının önemini ve fiyat mekanizmasının işleyişini öğrenememeleridir. Bu onların iktisat politikalarının yol açtığı istenmeyen/amaçlanmayan sonuçları (unintended consequences) anlayamamalarına yol açar. Ücretlerin yüksek, mal ve hizmetlerin bol ve ucuz olmasını; tasarruf sahipleri yüksek getiri elde ederken, yatırım ve ihtiyaç için finansman arayanların düşük faizle borçlanabilmesini; vergilerin olabildiğince düşük, sosyal refahın olabildiğince yüksek olmasını herkes ister. Fakat böyle amaçların hepsine aynı anda ulaşmak mümkün olmadığı gibi, bazılarına ulaşmak için yapılan eylemlerin istenmeyen sonuçları da ortaya çıkar. İktisat bileni bilmeyenden ayıran bunları öngörebilmesidir.
Konut kiralarını ele alalım. Türkiye'de son dönemde kiralarda büyük artışlar oldu. Ne demek bu? Çok büyük bir talep var ama arz aynı oranda artmıyor. Talebin artmasının, pandemi kısıtlamalarının kalkmasıyla öğrencilerin okula dönmesi, evlenmeyi bekleyenlerin evlenmesi, yurtdışından göçmen gelmesi gibi sebepleri olabilir. Arzın kısıtlı olması da muhtemelen inşaat yapım ve finansman maliyetlerinin yüksek olmasıyla ve belki konut piyasasına yönelik yasal düzenlemelerle ilgilidir. Sonuçta birçok sebebi olan bir miktar problemi var. Az sayıda konutu talep eden çok sayıda kişiden, daha yüksek kira verenler evleri tutabiliyor. Peki kiralar yükselmesin diye devlet müdahale etse ne olur? Ev sahipleri kirayı yükseltemiyorsa başka şekilde kiracı seçer. Miktar problemi ortadan kalkmadığı için yine birileri açıkta kalır. Onlar da muhtemelen öğrenci, bekar gibi makbul görülmeyen kiracı gruplarındaki kişiler olur. Hatta eve giren kiracıyı sonra çıkarmak sorun olduğundan, bir sürü insan ev bulamazken bazı ev sahiplerinin evini boş tuttuğu çarpık bir durum da oluşabilir.
Ücretlerde de benzer bir durum var. Normalde ücretler çalışanın ve işin niteliği, ihtiyaç duyulan ve çalışmak isteyen kişi sayısı, ekonominin ve ilgili sektörün koşulları gibi bir dizi faktöre bağlı olarak piyasada belirlenir. İdeal olan ekonominin hızlı büyümesi, iş sayısının ve niteliğinin artması, çalışanların eğitim seviyesi ve becerilerinin yükselmesidir. Bunlar piyasada ücret seviyelerini arttırır. Peki bu yeterli gelmiyorsa, asgari ücrete yüksek oranlarda zam yapılıp çalışanların refahı artırılabilir mi? Bir noktaya kadar evet. Bizde de senelerdir yapılan bu sayılır. Türkiye'de zaman içerisinde kayıtlı çalışanların neredeyse yarısı asgari ücret ve civarında kazanır hale geldi (bkz.). Oysa gelişmiş ülkelerde asgari ücretin işlevi, nispeten düşük gelirli kesimleri destekleyip toplumsal eşitsizlikleri azaltmaktır. Orada ücretlerin genel seviyesinde asgari ücretin bizdeki kadar ağırlığı yoktur. Ücretleri piyasa koşullarından bağımsız belirlemenin muhakkak istenmeyen sonuçları olacaktır. Nedir mesela? Çalışma koşullarının ağırlaşması, çok genç veya yaşı çok ileri kimselerin ve vasıfsız kişilerin iş bulmasının zorlaşması, işverenlerin kayıtsız işçi ve göçmen istihdam etmeyi tercih etmesi ya da üretim faaliyetlerinin azalması olabilir.
Para ve maliye politikaları, tüketici fiyatları, finansal düzenlemeler, sanayi ve ticaret politikaları gibi daha birçok alandan örnekler verebiliriz. İstenmeyen sonuçlar, iktisat politikalarına yönelik eleştirilerin temelini oluşturur. Fakat şu da var ki, istenmeyen sonuçlarının olması bir politikayı illa yanlış yapmaz. Çünkü, birincisi, elde edilen faydanın büyüklüğü veya belirlenen toplumsal öncelikler bazen olumsuz sonuçlara katlanmayı haklı çıkarabilir. Daha önce (şurada) "ikinci en iyi" kavramıyla açıklamıştık; ideal politikaların uygulanamadığı durumlarda, alternatifler politikalar handikaplarına rağmen tercih edilebilir. İkincisi, bazen de teorik olarak ortaya çıkabilecek etkiler pratikte önemli olmaz. Örneğin asgari ücret üzerine ABD'de yapılmış birçok çalışma, incelenen koşullardaki ücret artışlarının istihdam üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığını tespit etmiştir. Bunların öncülerinden olan David Card ve Alan Krueger'in yaklaşık 30 sene önce yaptığı (şuradaki) çalışma, Card'ın bu sene Nobel ödülüne layık görülmesinde önemli rol oynamıştır. Bunlar kamu politikalarının etkilerini inceleyen akademik araştırmaların yapılmasının ve bunlara dayanan tartışmaların politika yapıcılarca dikkate alınmasının önemini ortaya koyuyor. Ortada sağlam bilimsel bilgiler yoksa veya politika yapıcılar bunlara kulak tıkıyorsa vay o toplumun haline.
1 yorum:
iktisat eğitimi almayanların sadece kendilerine değil sorumluluk alanlarındakine de olumsuz etkileri olabiliyor. asıl sorun bu gibi.
Yorum Gönder