İdeal koşullarda, uluslararası ticareti kısıtlayan gümrük tarifesi, kota gibi engeller fiyatları yükseltir, tüketimi azaltır, refah kayıplarına neden olur. Fakat dünyada ideal piyasa koşullarını görmeyiz. Mesela, yeni sanayileşen ülkelerdeki bebek endüstriler (infant industries) serbest ticaret ortamında ithal ürünlerle rekabet edemez. Bu durumda üretimde katma değer yeterince artmaz, büyüme yavaş kalır. Bu soruna karşı ideal politika, potansiyeli yüksek sektörlere (finansman desteği, ucuz ham madde, vergi istisnası, sübvansiyon gibi şekillerde) teşvik sağlamaktır. Bu yolla hem yerli üreticinin rekabet dezavantajı kapatılır hem de serbest ticaretten feragat edilmez. Tabii, söylemesi kolay, yapması zor. Gelişen ülkelerin devlet kapasiteleri sınırlıdır. Hangi sektörlerin ne kadar destekleneceğini tespit etmeleri, gerekli mali kaynağı yaratmaları ve çarçur etmeden dağıtmaları zordur. Etkin bir sanayi politikası uygulanamıyorsa, ikinci en iyi seçenek ithalata yönelik doğrudan (vergi ve kota) ya da dolaylı engeller (regülasyonlar) getirmek olabilir. Bu durumda pahalı, düşük kaliteli ve az tüketim nedeniyle kısa vadede refah kaybı olsa da sanayi geliştikçe uzun vadede bu kaybın telafi edileceği umulur.
Uluslararası ticaretten devam edelim. Ticaretin serbestleşmesi ülke içinde bazı sektörlerin gelişmesine yol açarken, bazı sektörler geriler. Gerileyen sektörlerde işsiz kalan nitelikli çalışanlar, başka sektörde vasıfsız işçi muamelesi görür ve gelirleri düşer. İdeal olan, ticareti serbestleştirirken bunun gibi sosyal maliyetleri telafi edecek çözümler üretmektir. Lakin bu sağlanamadığından, ABD başta olmak üzere birçok gelişmiş ülkede sosyal baskıların arttığını ve korumacılığın yükseldiğini görüyoruz. Bir olgu olarak karşımıza çıkan bu durum, ikinci en iyi kavramının mantığına da uyuyor.
İşgücü piyasasında, sendikalarının varlığı ve asgari ücret gibi uygulamalar serbest ve rekabetçi bir piyasa yapısıyla bağdaşmaz. Fakat, piyasayı bozucu başka unsurlar da olduğunda, bunlar dengeleyici işlev görebilir. Örneğin, az sayıda büyük işverenin işgücü piyasasına hakim olduğu sektörlerde istihdam ve ücretlerin serbest piyasaya göre düşük kalması olasıdır. Tam rekabeti sağlamak mümkün değilse, ikinci en iyi politikalar çözüm olabilir.
Vergi ve transferler yoluyla gelirin yeniden bölüştürülmesinde de kısıtlar söz konusudur. Gelir ve tüketim gibi değişken ölçütlere göre yapılan vergilendirme piyasada bozucu etkiler yapar. Vergi oranlarını yükseltmek istihdam ve yatırım iştahını azaltır, kayıt dışılığı artırır. Bu yüzden, devlet sosyal eşitlik sağlamaya çalışırken verimliliği göz ardı edemez. En eşitlikçi siyasi iktidar bile idealini değil, ikinci en iyi politikaları uygulayabilir. (Optimal vergilendirme konulu eski bir yazıda bunu etraflıca anlatmıştım)
Vakti zamanında Ekşi Sözlük'te yazdığım iktisatla ilgili yazıları toplayarak başlattığım bu blogun yayınına, 2007'den bu yana yeni yazılarla devam ediyorum.
13 Aralık 2020 Pazar
İkinci en iyi nedir?
İktisatta ikinci en iyi (second best) kavramı, ideal bir sonucun (first best) erişilebilir olmadığı durumda, erişilebilir alternatifler arasındaki en iyiyi ifade eder. Genellikle piyasa başarısızlıkları ve bunlar karşısında uygulanan kamu politikaları bağlamında kullanılır. Örneklerle açıklayalım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder