6 Eylül 2019 Cuma

Büyümenin oynaklığı

Türkiye uzun dönemde bakıldığında, Avrupa'nın ortalamada en hızlı büyüyen ülkelerinden biri. Bu durum son ekonomik krize kadar kimileri için gurur kaynağıyken, kimileri için doğru olamayacak bir istatistik hilesi ya da sürdürülebilir olmayan bir eğilimdi. Ekonominin bir başka özelliğiyse çok dikkat çekmiyor. Türkiye aynı zamanda büyüme hızı çok değişken bir ekonomi.

Aşağıdaki grafikte, Türkiye'nin mevsim ve takvim etkileri arındırılmış çeyreklik GSYH büyüme hızları, 10 senelik ortalama (yüzde 1.4) ve bunun etrafındaki bir standart sapmalık (+/-1.6 puan) bant görülüyor. Ortalama büyüme hızı gayet iyi. Yüzde 1.4'lük çeyreklik artış dört çeyrek boyunca korunursa, yıllık yüzde 5.7 yapar. Nüfus artış hızını düşünce, bu kişi başına yüzde 5'e yakın bir reel büyümeye denk gelir ki, Allah bereket versin. Ancak aradaki dur-kalk hareketler kötü. Yer yer görülen uç değerlerin yanı sıra, (grafikte ölçek geniş olduğu için fark edilmeyebilir) orta bölgede bile çeyrekten çeyreğe 1 puan civarı ve hatta üzeri oynamalar yaygın. 
AB ülkeleriyle karşılaştırınca, (büyümede olduğu gibi) oynaklık bakımından bizi bir tek İrlanda geçiyor. Aşağıdaki grafikte Eurostat verilerine göre, AB ülkelerinin çeyreklik büyüme oranlarının 2010'dan bu yana standart sapmaları görülüyor. Çok uluslu şirketler için merkez olan İrlanda'nın milli geliri zaman zaman bunların operasyonları sebebiyle çılgın hareketler yapıyor. 2015'te İrlanda'nın GSYH'si bir anda %20 küsür sıçramıştı mesela (link). Ancak onun dışındaki ülkelerde büyümenin oynaklığı bize göre daha düşük görünüyor.
Türkiye ekonomisindeki büyük dalgalanmalar; dış finansmana bağımlılık, küresel sermaye hareketleri, iç ve dış siyasi riskler, risklerin azaldığı dönemlerdeki toparlanma ve uygulanan ekonomi politikalarıyla ilişkili görünüyor. Bunların dışında, kayıtdışı ekonomi gibi yapısal sorunlar, bayram tatillerine bağlı  işgünü kaybı gibi  ekonominin temelleriyle ilgisiz sebepler ve istatistiki unsurlar da genel olarak oynaklığı etkilemiş olabilir.

Oynaklık ekonomideki belirsizliklerle ilişkili olduğundan, az olması makbul. Ayrıca ekonomistler ve politika yapıcılar açısından verilerin yorumlanmasını ve buna dayanarak karar almayı güçleştiren bir etmen. Zira büyüme hızındaki değişim temel iktisadi gelişmelerden mi, yoksa bir takım geçici sebeplerden veya istatistiki sorunlardan mı kaynaklanıyor tespit edemiyorsak,  uygun politikayı da geliştiremeyiz. Misal, dönüp 2016 yılına baktığımızda, üçüncü çeyrekteki küçülme darbe girişimi ve (Rusya'yla kriz, terör gibi) bir takım jeopolitik gelişmelere bağlı geçici bir olay gibi görünüyor. Fakat o tarihte böyle görülmedi ve derin bir resesyon riski olduğu düşünüldüğünden, güçlü bir genişlemeci ekonomik program uygulandı. Bunun da sonraki dönemlerde ciddi yan etkileri oldu.

Ufak dalgalanmaları analiz etmek daha da zor. Bugün bir çeyrekte büyüme beklenenden bir puan daha yüksek ya da düşük gelse, o kadar değişken bir seride bunun tek başına ne kadar anlamı olur? O yüzden sağlıklı bir analiz için, GSYH verilerini daha geniş bir veri seti (sektörel göstergeler, krediler, istihdam vb.) ile beraber, orta-uzun dönemli eğilimleri dikkate alarak, iktisat teorisi çerçevesinde değerlendirmekte fayda var. Örneğin, böyle bakınca bu hafta başında açıklanan 2. çeyrek GSYH verilerinde, yatırımların hızla düşmesini anlayabiliyorken, tüketim harcamaları büyümesinin hızlanmasını bir mantığa oturtamıyorum.

Burada çeyreklik baktık ama yıllık büyüme oranlarına da bakınca nitelik olarak pek bir şey değişmiyor. Zaten mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH'deki oynaklık asıl seriden kaynaklanıyor. Ayrıca büyümenin oynaklığı yüksek ülkelerde, arındırılmış verilerde geriye dönük revizyonların da büyük olduğu görülüyor. Orhan Karaca bu konuyla ilgili Türkiye'de 2018-2. çeyrek büyümesinin zaman içinde 1 puana yakın aşağı revize edildiğini yazmıştı (bkz.). Betam da geçmişte büyüme revizyonlarının büyüklüğü konusunda bir rapor yayımlamıştı (bkz.). AB ülkelerinin geneliyle karşılaştırınca, bizdeki revizyonlar hakikaten büyük duruyor, ancak İrlanda'yla karşılaştırınca küçük kalıyor. Örneğin, ALFRED veri tabanından aldığım geçmiş yayınları gösteren aşağıdaki grafikte (bu da linki), İrlanda'da 2016'da büyümenin yönünü değiştiren ve 8 puana kadar ulaşan revizyonlar olduğu görülüyor. Demek ki beterin beteri var.


Hiç yorum yok: