Birleşik Krallık'taki AB referandumu hakkında okuduklarımdan ve dinlediklerimden yararlanarak kendim için notlar çıkardım. Faydalı olabilir düşüncesiyle burada da yayınlıyorum.
*Ne oldu? Başbakan David Cameron partisinin içinde ve dışında AB karşıtı kesiminin güçlenmesine karşı siyasi bir hamle olarak referandum yapacağını vaat etmişti. Geçen seneki seçimleri kazanmasının ardından, çok gecikmeden vaadini yerine getirmeye kalktı. Zira kendisi her şeye rağmen AB'de kalma yanlısıydı ve (mülteciler meselesi, göç gibi) zaten yeterince çetrefilli olan sorunlar daha da büyümeden bir an önce referandumu yapmak istedi. Kendisi süreçte kalma yönünde propaganda yaptı ama başarısız oldu. Sonuçta yüzde 48'e karşı 52 oyla ayrılma yanlıları galip geldi.
*Bundan sonraki süreç nasıl işleyecek? İngilizler AB'yle oturup çıkış müzakereleri yapacaklar; birlikle siyasi ve ekonomik ilişkilerin nasıl devam edeceğine karar verecekler. İngilizler ayrıca AB dışındaki ülkelerle de teker teker ilişki kuracaklar. Süreç muhtemelen birkaç sene sürecek ve sancılı geçecek. Almanların daha önce borç mevzusunda Yunanistan'a yaptıkları gibi, ibret-i alem için işi yokuşa sürmeleri de pek ala mümkün.
*Vazgeçilebilir mi? Teknik olarak referandumun bağlayıcılığı yok, sadece halkın eğilimini ortaya koyuyor. Parlamento referandum kararını geçersiz kılan bir karar alabilir ya da gelecekte konu tekrar halk oyuna sunulabilir. Ancak AB karşıtları bu kadar güçlü olduğu sürece bunun yapılması düşük ihtimal.
Bir an yeniden oylama yapıldığını ve bu sefer 52-48 kalma sonucu çıktığını düşünelim. Bu halkın yarısının AB karşıtı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek. Böyle olduğu müddetçe marjinal siyasi görüşler toplumda karşılık bulacaklardır. Yarın öbür gün faşist bir parti çoğunluğu ele geçirse seçimler mi iptal edilecek? O yüzden mesele çoğunluğu ele geçirip toplumun kalanına istediğini kabul ettirmek değil, onların derdine derman olabilmek. Tabii, müzakere sürecinde AB İngilizleri memnun edecek ödünler verip onları çıkmaktan vazgeçirse başka. Ama yaparlar mı bilmiyorum.
*Kitleler niye AB'den çıkmak istiyor? Dünyanın bir çok yerinde küreselleşmeye, uluslarüstü/uluslararası kurumlara, ulusal egemenliğin zayıflamasına tepki var. İngiltere'deki durum da böyle.
Öncelikle ekonomik gerekçeler var. Gerek mal ve hizmetlerin, gerekse sermaye ve işgücünün daha serbest dolaşmasının genel ekonomik refaha büyük faydaları var. Ancak bu faydalar toplum içinde eşit olarak dağılmıyor, hatta kimi gruplar nette zarara uğruyor; ya da en azından insanlar böyle algılıyor.
Orta yaşlı bir çalışan düşünelim. En büyük kaygısı nedir? İşini kaybedip niteliklerine uygun yeni iş bulamamak ve hayat standardının düşmesi. Çalıştığı sektör yabancılarla rekabet edemediği için yok olan, patronu üretimi Polonya'ya taşıyan, başvurduğu işe ise onun yerine Polonyalı göçmen alınan İngiliz çalışan bu durumdadır. Bu riske karşı insanları ulus devlet koruyabilir, AB koruyamaz. İnsanların siyasi ve hukuki taleplerine göre aksiyon alan kurumlar ulus devlette vardır. İngiltere gibi demokrasinin, hukukun, serbest piyasanın beşiği olan bir ülkede hayli hayli vardır. AB ise yarım yamalak devlet yapısı ve ülkeler arası çıkar çatışmalarıyla, dertlere deva olacak bir halde değil. Hatta AB kanunları bağlayıcı olduğundan, ayrılıkçı İngilizler AB'yi sorunların parçası olarak da görüyor. Dolayısıyla, risk altındaki insanlar devletlerine sarılırken; birliğin sunduğu fırsatlardan yararlanan (iş dünyası, finansçılar, azınlıklar, gençler gibi) kesimler AB'den yana tavır alıyor.
Ekonomik gerekçelerin yanında siyasi ve kültürel gerekçeler de var. En başta, göç. Göçün ekonomik sonuçlarının yanında, göçmenlerin geldikleri topluma uyum sağlamaları da büyük problem; hele ki kültürler arasında büyük fark varsa ve yabancılar kitleler halinde geliyorsa. Sonra, göçle de ilişkili olarak, artan terör tehlikesi var. AB bu konularda da İngilizlerin derdine derman olamıyor ki, onlar da başlarının çaresine bakmak istiyorlar.
*Ayrılmanın siyasi sonuçları ne olur? Birleşik Krallık bölünebilir, çünkü İskoçya ve Kuzey İrlanda AB'de kalmak istiyor. İskoçya'da iki sene önceki halk oylamasında yüzde 45'e karşı 55 oy oranıyla bağımsızlık reddedilmişti. Şimdi yeniden oylama yapabilir.
Sonuç Avrupa ve hatta dünya genelinde benzer siyasi hareketlere cesaret verecektir. Bilhassa İngiltere fazla yara almadan süreci atlatır ve düzlüğe çıkarsa, örneğini takip ederek AB'den (ya da kimi ülkeler için Euro Bölgesinden) çıkmak isteyenler olabilir. Ayrıca dünyada korumacı politikalar popülerlik kazanabilir.
*Ekonomik sonuçları ne olur? Ekonomik birlik ticaret ve finans akımlarını, doğrudan yatırımları ve işgücünün dolaşımını kolaylaştırıyordu. Şimdi İngiltere ve AB arasındaki ekonomik ilişkilerin hacminde daralma olacak. Bu iki taraf için de refah kaybı demek, ama bunun daha küçük ekonomi olan İngiltere'ye etkisi daha belirgin olur. Sonuçta etkinin büyüklüğü taraflar arasındaki müzakerelere bağlı. Türkiye, İsviçre, Norveç gibi birçok ülke AB'ye üye olmadan, onunla farklı düzeylerde ekonomik birlikler kurmuş durumda (biz dış ticarette gümlük birliğindeyiz mesela). İngiltere'yle de münasip bir formül üzerinde anlaşılabilir. Ancak bu uzun ve zorlu bir süreç olacağından, şu an çok fazla belirsizlik var. Bu da daha şimdiden olumsuz etkiler yaşanmasına yol açıyor.
Daha ilk gün sterlin dolar karşısında yüzde 10'dan fazla değer yitirdi. Bazı finans kurumları operasyonlarının bir bölümünü Kıta Avrupasına taşıyacağını duyurdu. Yatırım yapacak şirketler ekonomik durum öngörülebilir olana kadar kararlarını erteleyeceklerdir. Bunlar muhtemelen İngiltere'deki ekonomik büyümeyi yakın dönemde yavaşlatır. Bu da ticari ve finansal ilişkiler yoluyla, başta AB olmak üzere diğer ekonomilere de az ya da çok yansır. Merkez bankaları para politikalarını daha da gevşeterek, olumsuz etkileri hafifletmeye çalışırlar.
*Bize etkisi ne olur? Finans piyasaları çalkalanıyor. Belirsizliklerin arttığını gören finansal yatırımcılar paralarını bizim gibi riskli ülkelerden çekip ABD tahvillerine, altına falan yatırıyor. Yarın öbür gün geri dönerler belki ama belirsizlik sürdükçe bu gelgitler olacaktır. Bir süre döviz kurlarında, faizlerde daha fazla oynaklık yaşanır. Ayrıca İngiltere ve diğer AB'de ekonomik yavaşlama olursa buralara ihracatımız düşer. Öte yandan büyük merkez bankaları politikalarını gevşetirlerse, kısa vadeli sıkıntılar hafifleyebilir. Toplamda kısa vadeli etkiler çok canımızı yakar mı, yoksa bizi teğet mi geçer, doğrusu bilmiyorum.
Uzun vadedeyse, İngiltere'nin AB'den ayrılması belki tek başına çok şey fark ettirmez. Ama AB'nin veya Euro Bölgesinin dağılması, dünyada korumacılığın yükselmesi gibi aşırı noktalara gidilirse, bundan tüm dünya zarar görür. Hatta yatırım ihtiyacı tasarruflarını aşan, dış dünyaya borçlu bir ülke olduğumuzdan biz nıspeten çok bozulabiliriz.
*Vazgeçilebilir mi? Teknik olarak referandumun bağlayıcılığı yok, sadece halkın eğilimini ortaya koyuyor. Parlamento referandum kararını geçersiz kılan bir karar alabilir ya da gelecekte konu tekrar halk oyuna sunulabilir. Ancak AB karşıtları bu kadar güçlü olduğu sürece bunun yapılması düşük ihtimal.
Bir an yeniden oylama yapıldığını ve bu sefer 52-48 kalma sonucu çıktığını düşünelim. Bu halkın yarısının AB karşıtı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek. Böyle olduğu müddetçe marjinal siyasi görüşler toplumda karşılık bulacaklardır. Yarın öbür gün faşist bir parti çoğunluğu ele geçirse seçimler mi iptal edilecek? O yüzden mesele çoğunluğu ele geçirip toplumun kalanına istediğini kabul ettirmek değil, onların derdine derman olabilmek. Tabii, müzakere sürecinde AB İngilizleri memnun edecek ödünler verip onları çıkmaktan vazgeçirse başka. Ama yaparlar mı bilmiyorum.
*Kitleler niye AB'den çıkmak istiyor? Dünyanın bir çok yerinde küreselleşmeye, uluslarüstü/uluslararası kurumlara, ulusal egemenliğin zayıflamasına tepki var. İngiltere'deki durum da böyle.
Öncelikle ekonomik gerekçeler var. Gerek mal ve hizmetlerin, gerekse sermaye ve işgücünün daha serbest dolaşmasının genel ekonomik refaha büyük faydaları var. Ancak bu faydalar toplum içinde eşit olarak dağılmıyor, hatta kimi gruplar nette zarara uğruyor; ya da en azından insanlar böyle algılıyor.
Orta yaşlı bir çalışan düşünelim. En büyük kaygısı nedir? İşini kaybedip niteliklerine uygun yeni iş bulamamak ve hayat standardının düşmesi. Çalıştığı sektör yabancılarla rekabet edemediği için yok olan, patronu üretimi Polonya'ya taşıyan, başvurduğu işe ise onun yerine Polonyalı göçmen alınan İngiliz çalışan bu durumdadır. Bu riske karşı insanları ulus devlet koruyabilir, AB koruyamaz. İnsanların siyasi ve hukuki taleplerine göre aksiyon alan kurumlar ulus devlette vardır. İngiltere gibi demokrasinin, hukukun, serbest piyasanın beşiği olan bir ülkede hayli hayli vardır. AB ise yarım yamalak devlet yapısı ve ülkeler arası çıkar çatışmalarıyla, dertlere deva olacak bir halde değil. Hatta AB kanunları bağlayıcı olduğundan, ayrılıkçı İngilizler AB'yi sorunların parçası olarak da görüyor. Dolayısıyla, risk altındaki insanlar devletlerine sarılırken; birliğin sunduğu fırsatlardan yararlanan (iş dünyası, finansçılar, azınlıklar, gençler gibi) kesimler AB'den yana tavır alıyor.
Ekonomik gerekçelerin yanında siyasi ve kültürel gerekçeler de var. En başta, göç. Göçün ekonomik sonuçlarının yanında, göçmenlerin geldikleri topluma uyum sağlamaları da büyük problem; hele ki kültürler arasında büyük fark varsa ve yabancılar kitleler halinde geliyorsa. Sonra, göçle de ilişkili olarak, artan terör tehlikesi var. AB bu konularda da İngilizlerin derdine derman olamıyor ki, onlar da başlarının çaresine bakmak istiyorlar.
*Ayrılmanın siyasi sonuçları ne olur? Birleşik Krallık bölünebilir, çünkü İskoçya ve Kuzey İrlanda AB'de kalmak istiyor. İskoçya'da iki sene önceki halk oylamasında yüzde 45'e karşı 55 oy oranıyla bağımsızlık reddedilmişti. Şimdi yeniden oylama yapabilir.
Sonuç Avrupa ve hatta dünya genelinde benzer siyasi hareketlere cesaret verecektir. Bilhassa İngiltere fazla yara almadan süreci atlatır ve düzlüğe çıkarsa, örneğini takip ederek AB'den (ya da kimi ülkeler için Euro Bölgesinden) çıkmak isteyenler olabilir. Ayrıca dünyada korumacı politikalar popülerlik kazanabilir.
*Ekonomik sonuçları ne olur? Ekonomik birlik ticaret ve finans akımlarını, doğrudan yatırımları ve işgücünün dolaşımını kolaylaştırıyordu. Şimdi İngiltere ve AB arasındaki ekonomik ilişkilerin hacminde daralma olacak. Bu iki taraf için de refah kaybı demek, ama bunun daha küçük ekonomi olan İngiltere'ye etkisi daha belirgin olur. Sonuçta etkinin büyüklüğü taraflar arasındaki müzakerelere bağlı. Türkiye, İsviçre, Norveç gibi birçok ülke AB'ye üye olmadan, onunla farklı düzeylerde ekonomik birlikler kurmuş durumda (biz dış ticarette gümlük birliğindeyiz mesela). İngiltere'yle de münasip bir formül üzerinde anlaşılabilir. Ancak bu uzun ve zorlu bir süreç olacağından, şu an çok fazla belirsizlik var. Bu da daha şimdiden olumsuz etkiler yaşanmasına yol açıyor.
Daha ilk gün sterlin dolar karşısında yüzde 10'dan fazla değer yitirdi. Bazı finans kurumları operasyonlarının bir bölümünü Kıta Avrupasına taşıyacağını duyurdu. Yatırım yapacak şirketler ekonomik durum öngörülebilir olana kadar kararlarını erteleyeceklerdir. Bunlar muhtemelen İngiltere'deki ekonomik büyümeyi yakın dönemde yavaşlatır. Bu da ticari ve finansal ilişkiler yoluyla, başta AB olmak üzere diğer ekonomilere de az ya da çok yansır. Merkez bankaları para politikalarını daha da gevşeterek, olumsuz etkileri hafifletmeye çalışırlar.
*Bize etkisi ne olur? Finans piyasaları çalkalanıyor. Belirsizliklerin arttığını gören finansal yatırımcılar paralarını bizim gibi riskli ülkelerden çekip ABD tahvillerine, altına falan yatırıyor. Yarın öbür gün geri dönerler belki ama belirsizlik sürdükçe bu gelgitler olacaktır. Bir süre döviz kurlarında, faizlerde daha fazla oynaklık yaşanır. Ayrıca İngiltere ve diğer AB'de ekonomik yavaşlama olursa buralara ihracatımız düşer. Öte yandan büyük merkez bankaları politikalarını gevşetirlerse, kısa vadeli sıkıntılar hafifleyebilir. Toplamda kısa vadeli etkiler çok canımızı yakar mı, yoksa bizi teğet mi geçer, doğrusu bilmiyorum.
Uzun vadedeyse, İngiltere'nin AB'den ayrılması belki tek başına çok şey fark ettirmez. Ama AB'nin veya Euro Bölgesinin dağılması, dünyada korumacılığın yükselmesi gibi aşırı noktalara gidilirse, bundan tüm dünya zarar görür. Hatta yatırım ihtiyacı tasarruflarını aşan, dış dünyaya borçlu bir ülke olduğumuzdan biz nıspeten çok bozulabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder