Önceki yazımda kur artışlarının dövizle borçlanmış firmaları olumsuz etkileyerek finansal istikrarı tehdit edebileceğini yazmıştım. Bu hafta yayınlanan finansal istikrar raporunda, reel sektörün döviz kuru riski başlığıyla bu konuya değinildi (metin burada). Merkez bankası çalışmalarına dayanan orijinal bulgular içermesi ve para politikası kararlarına dayanak oluşturabilecek olması sebebiyle, metindeki tespit ve değerlendirmeleri önemli buldum.
Raporda reel sektörün kısa vadeli döviz açık pozisyonun toplamda sıfıra yakın olduğu ve bunun firmaların kısa vadede kur şoklarına karşı dayanıklılığını gösterdiği söylenmiş. Buna karşın uzun vadeli açık pozisyonda süregelen yükselişin kur risklerine yol açtığına dikkat çekilmiş. (Tabii firmalara tek tek bakılsa muhtemelen kimilerinin kısa vadede de döviz açığının olduğu ve risk altında bulunduğu görülürdü.)
Raporda reel sektörün kısa vadeli döviz açık pozisyonun toplamda sıfıra yakın olduğu ve bunun firmaların kısa vadede kur şoklarına karşı dayanıklılığını gösterdiği söylenmiş. Buna karşın uzun vadeli açık pozisyonda süregelen yükselişin kur risklerine yol açtığına dikkat çekilmiş. (Tabii firmalara tek tek bakılsa muhtemelen kimilerinin kısa vadede de döviz açığının olduğu ve risk altında bulunduğu görülürdü.)
Bilançosunda döviz açık pozisyonu yüksek, sistemik risk yaratabilecek iki grup firma öne çıkarılmış: Birincisi Borsa İstanbul'da işlem gören en büyük firmalar; ikincisi enerji, otoyol, hastane vb. altyapı projelerinde devletle iş yapan firmalar.
Birinci gruptakilerin mali açıdan güçlü olduğu, bilançolarındaki açık pozisyon kadar ihracat gelirleri bulunduğu, türev araçlarla kısmen riskten korunduğu ("hedging" yaptığı) tespit edilmiş. Borsa İstanbul dâhilindeki toplam açık pozisyonun çok büyük kısmına bu firmaların sahip olması olumlu olarak değerlendirilmiş. (İhracat gelirlerinin değişken, riskten korunma oranlarının düşük olmasının yanında, büyük firmalar risklerini iyi yönetebilir varsayımı da doğrusu bana çok güven vermedi.)
İkinci grup içinse, firmaların sağladığı mal ve hizmetlere devlet satın alma garantisi verdiği için, hem kur hem de talep riskinin büyük ölçüde devlet tarafından üstlenildiği vurgulanmış. Bu firmaların döviz kredi borcunun yaklaşık üçte ikisinin güvence altında olduğu tahmin edilmiş. (Borcun hala ciddi bir kısmının risk altında olmasının yanında, bu aynı zamanda Türk lirası zayıfladıkça kamu bütçesine ek yük geleceği anlamına da geliyor.)
Bunların haricindeki firmalar arasında kimilerinin döviz açık pozisyonları yüksek olabilir, ancak onların da sistemik risk oluşturmadığı söyleniyor. (Tabii sistemik risk yok demek oluşacak ekonomik kayıplar önemsiz demek değil. Ayrıca bu kesimlerin kayıplarını karşılamak için devletten destek beklediğini de görüyoruz ki, sağlanırsa o da kamu maliyesi açısından ayrıca yük demek.)
Özetlersek, merkez bankamız reel sektörün kur risklerinin arttığına dikkat çekerken, bunları hafifleten kimi unsurları da dile getiriyor. Türk lirasındaki değer kaybının ekonomik maliyetleri olsa da, öyle sanıyorum ki kriz gibi çok olumsuz bir sonuç beklenmiyor. Siyasilerin söylemlerine de yansıyan bu görüş, makroekonomide politika tercihleri yaparken kur artışlarına daha çok tolerans gösterileceği anlamına gelebilir. İzleyip göreceğiz.
1 yorum:
TCMB, yine yazdığınız gibi önemli bir etkisi olan göstergeyi yakından takip etmek istedi. Firmaların döviz borcunu bilmek istiyor.
http://www.paraanaliz.com/2017/ekonomi/oneri-merkez-bankasi-opsiyonlar-ile-reel-sektorun-riskini-azaltabilir-6720/
Yorum Gönder