17 Aralık 2016 Cumartesi

Saat dilimi değişikliği

İTÜ'lü akademisyenler çalışma yapmışlar ve ülkenin saat dilimini bir saat ileri kaydırmanın çok hayırlı olacağını söylemişler. Enerji tasarrufu olacak, insanlar daha çok güneş görecek ve daha mutlu olacak demişler. Hükümet bununla ilgilenmiş ve sonbaharda yaz saati uygulamasından geri dönmeyerek uygulamayı başlatmış. Bunun sonucunda daha çok vatandaş kışın işine, okuluna gün doğmadan gitmeye başlamış. Şikayetler başlamış, günler kısaldıkça da artmış. Bir yanda bilimsel çalışmaya dayanan kamusal bir reform, diğer yanda çok sayıda insanın memnuniyetsizliği. İşin içinden nasıl çıkacağız?

Öncelikle değişikliğin uygulamaya geçiş şeklinde bir sakatlık var. Bir grup insan, biz sizin için en doğrusunu düşündük deyip tepeden inme bir karar almış gibi duruyor. En temel sorun bu. Bilimsel açıdan, farklı alanlardan bilimadamlarının konuyu çok boyutlu olarak ele aldığı söyleniyor ama yazılan rapor ortada yok. Merak edip aradım; ne İTÜ'nün, ne enerji bakanlığının sitesinde, ne de başka bir yerde yayınlanmamış. Bir kongreye tebliğ sunulduğuna, başka bilimadamlarınca tartışıldığına, tenkit edildiğine dair bir işaret de yok. Akademinin dışında, herkesi ilgilendiren bu konuda kamuoyunda da tartışma açılmadı. İnsanların fikri sorulmadı, farklı bakış açıları ele alınmadı. Oysa zamanında tartışılsaydı, ortaya çıkacak sorunlar önceden tespit edilip vakitlice çözümler üretilebilirdi. Artık yapacak bir şey yok, gelecek senelere bakacağız.

Uygulamadaki sakatlığı bir yana bırakırsak, şahsen sabah havanın geç aydınlanmasını akşam erken kararmasına tercih ederim. Şikayetler haliyle daha yüksek sesle dile getiriliyor, ama eminim kışın havanın daha geç kararmasından memnun olan (özellikle doğu illerinde) çok sayıda insan da vardır. Dolayısıyla, iddia edildiği gibi gerçekten ciddi bir enerji tasarrufu da varsa,  mevcut durum iktisadi tabiriyle pareto verimli gibi duruyor (kavramı şurada açıklamışım). 

Elbette tartışmaya açık olmakla beraber denebilir ki, toplumsal kararlarda ağırlıklı olan genelin memnuniyeti olmalı. Buna iktisadi tabiriyle faydacı toplumsal refah (utilitarian social welfare) deniyor. Bu ölçü alınacaksa halkın eğilimini öğrenmek lazım. Bunun için de kamuoyu araştırmalarıyla beraber, katılımcı ortamlarda (medyada, sosyal medyada, STK faaliyetlerinde) dile getirilen görüşlerden faydalanılabilir. Ona göre de seneye ne yapılacağına karar verilir.

Öyle ya da böyle en önemlisi, tasarruftan da önce insanların mutluluğu. İnşallah yaşananlar ders olur, bundan sonra toplumu ilgilendiren kararlar daha açık ve katılımcı bir şekilde alınır.

Hiç yorum yok: