Asgari ücret bir fiyat kontrolü politikasıdır. Devlet düşük gelirlileri desteklemek üzere piyasaya mühadale edip denge noktasından yüksekte bir ücret tabanı belirler. Bu fiyatta işverenin maliyeti yükseldiğinden genellikle vasıfsız işgücüne talep düşer; çalışanların refahı ise, işverenler ve işsizler aleyhine artar. Dolayısıyla daha eşit bir bölüşüm için üretim ve istihdamdan bir miktar feragat edilir.
Asgari ücret dünyada hep gündemde olan, iktisatçıların çokça çalıştığı bir konu. Özellikle Amerika'da yerel yönetimlerin asgari ücreti merkezden bağımsız yükseltebilmesi, zamların farklı bölge ve sektörlerdeki etkilerini tespit etmeye imkan sağlıyor. Sonuçlarsa muhtelif. Kar marjının yüksek ve makineleşmenin düşük olduğu sektörlerde, işçi maliyetlerinin artması istihdamı fazla etkilemiyor (misal). Öte yandan kar marjı düşük olan küçük işletmelerde ve makinelerin insanı ikame edebildiği sektörlerde istihdam kaybı oluyor. Asgari ücretin istihdamı pozitif etkilemesi ise, istisnai bir durum. (Kapsamlı bir literatür taraması için bkz.)
Ülkemizde ise dikkatimi çeken, merkez bankası ekonomistlerinin 2004'teki büyük asgari ücret zammının etkilerini analiz eden bir yayını var (bkz.) . Makale o dönem zammın ardından kayıtdışı istihdamda artış tespit etmiş ama toplam istihdamda değişiklik olmamış. Ayrıca asgari ücretin piyasada geçerli ücretlere referans olarak onları da etkilediği bulunmuş. Bundan seneler önceki büyümenin hızlı olduğu bir dönemi ele alan tek bir çalışma bugün ne kadar aydınlatıcıdır, tartışılır. Ancak başka pek bir şey yok. Asgari ücretin ülkemizde işsizlik, büyüme, enflasyon gibi en temel göstergeleri bile ne kadar etkilediği net değil.
Şu sıralar Türkiye'de işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan bir komisyon gelecek senenin asgari ücreti için toplantılar yapıyor. Ekonomik koşullar yüzünden işleri zor. Bir yanda enflasyon yüksek; diğer yanda üretim daralıyor, işsizlik artıyor. Enflasyonun altında bir zam, çalışanların yaşam standardını düşürecek; yüksek bir zam ise ekonomik daralmayı hızlandırıp işsizliği yükseltebilecek. Kırk katır mı, kırk satır mı? Karar siyasi, hükümet tercihini yapacak.
Doğaldır, milyonlarca insan şu an gelecek ay ne kazanacağının ya da ne maaş ödeyeceğinin derdinde, ötesini düşünmüyor. Fakat biz iktisatçılar düşünmek zorundayız. Çünkü insanımızın on yıl sonraki refah seviyesini asgari ücret politikası belirlemeyecek; kurumsal yapının güçlenmesi, yatırım ortamının iyileşmesi, bilim ve teknolojinin gelişmesi, çalışanların bilgi ve becerilerinin artması gibi şeyler belirleyecek. Dolayısıyla ilgimizi bu noktalara yoğunlaştırmakta fayda var.
Asgari ücret dünyada hep gündemde olan, iktisatçıların çokça çalıştığı bir konu. Özellikle Amerika'da yerel yönetimlerin asgari ücreti merkezden bağımsız yükseltebilmesi, zamların farklı bölge ve sektörlerdeki etkilerini tespit etmeye imkan sağlıyor. Sonuçlarsa muhtelif. Kar marjının yüksek ve makineleşmenin düşük olduğu sektörlerde, işçi maliyetlerinin artması istihdamı fazla etkilemiyor (misal). Öte yandan kar marjı düşük olan küçük işletmelerde ve makinelerin insanı ikame edebildiği sektörlerde istihdam kaybı oluyor. Asgari ücretin istihdamı pozitif etkilemesi ise, istisnai bir durum. (Kapsamlı bir literatür taraması için bkz.)
Ülkemizde ise dikkatimi çeken, merkez bankası ekonomistlerinin 2004'teki büyük asgari ücret zammının etkilerini analiz eden bir yayını var (bkz.) . Makale o dönem zammın ardından kayıtdışı istihdamda artış tespit etmiş ama toplam istihdamda değişiklik olmamış. Ayrıca asgari ücretin piyasada geçerli ücretlere referans olarak onları da etkilediği bulunmuş. Bundan seneler önceki büyümenin hızlı olduğu bir dönemi ele alan tek bir çalışma bugün ne kadar aydınlatıcıdır, tartışılır. Ancak başka pek bir şey yok. Asgari ücretin ülkemizde işsizlik, büyüme, enflasyon gibi en temel göstergeleri bile ne kadar etkilediği net değil.
Şu sıralar Türkiye'de işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan bir komisyon gelecek senenin asgari ücreti için toplantılar yapıyor. Ekonomik koşullar yüzünden işleri zor. Bir yanda enflasyon yüksek; diğer yanda üretim daralıyor, işsizlik artıyor. Enflasyonun altında bir zam, çalışanların yaşam standardını düşürecek; yüksek bir zam ise ekonomik daralmayı hızlandırıp işsizliği yükseltebilecek. Kırk katır mı, kırk satır mı? Karar siyasi, hükümet tercihini yapacak.
Doğaldır, milyonlarca insan şu an gelecek ay ne kazanacağının ya da ne maaş ödeyeceğinin derdinde, ötesini düşünmüyor. Fakat biz iktisatçılar düşünmek zorundayız. Çünkü insanımızın on yıl sonraki refah seviyesini asgari ücret politikası belirlemeyecek; kurumsal yapının güçlenmesi, yatırım ortamının iyileşmesi, bilim ve teknolojinin gelişmesi, çalışanların bilgi ve becerilerinin artması gibi şeyler belirleyecek. Dolayısıyla ilgimizi bu noktalara yoğunlaştırmakta fayda var.