adam smith'ten bu yana piyasa ekonomisinin temeli olan bireylerin kendi cikarlari dogrultusunda hareket etmesinin toplumun toplam refahini encoklayacagi ilkesi, iyi isleyen bir fiyat mekanizmasiyla gerceklenir. fiyat mekanizmasinin iyi islemesi piyasadaki her malin bir fiyatinin olmasi ve bu fiyatlarin mallarin goreceli kitlik ya da bolluklarini yansitacak sekilde "dogru" bir sekilde belirlenebilmesine baglidir. bunun saglanabildigi her alanda adam smith'in ongorusu gecerlidir, zira dogru fiyatlar dagilimin verimli olmasini saglar. (bkz: refah ekonomisinin birinci temel teoremi)
ote yandan iktisadi verimlilik kaynaklarin bireyler arasinda esit ya da hakkaniyetli dagilacagi anlamina gelmez. iyi isleyen bir piyasa ekonomisinde kimse ticaret neticesinde daha kotu duruma gelmez. ama piyasa birilerini digerlerine gore daha iyi duruma getirebilir. ancak disaridan bir devlet mudahalesiyle bu sorunun da ustesinden gelinip piyasa ekonomisi cercevesinde hem verimli, hem de hakkaniyetli dagilima (en azindan teoride) ulasilabilir. (bkz: refah ekonomisinin ikinci temel teoremi)
("dogru" fiyatlarin iktisadi verimliligi saglamasi aslinda sadece piyasa ekonomisi icin degil tum ekonomik sistemler icin gecerlidir. ornegin sosyalist planlamada kaynaklarin verimli kullanimi fiyatlarin dogru hesaplanabilmesine baglidir. merkezi planlama altinda bunun basarilip basarilamayacagi sorunu bundan 70 sene kadar once onemli bir iktisadi tartismaydi (bkz: calculation debate). daha sonra oscar lange'nin calismalari sonucu ortaya cikan ve piyasa sosyalizmi adiyla anilan model, teorik olarak bu sorunun ustesinden gelebilmistir.)
fiyatlarin dogru bicimde olusamadigi (ya da bazen hic olusamadigi) durumlarda verimsizlikler ortaya cikar. iste bu durumlara piyasa basarisizligi adi verilir. buradan cikartilacak onemli bir sonuc, eger bireylerin kendi hedefleri dogrultusunda hareket etmesi birilerinin zararina isliyorsa ya da toplumsal faydayla celisiyorsa, bunun nedeni ortamda fiyatlandirilamayan ya da yanlis fiyatlandirilan bir mal olmasidir. bunun bilgi sorunlari, piyasanin kurumsal olarak olus(a)mamasi, dissalliklar (ve kamu mallari) ana basliklarinda incelenebilecek pek cok nedeni olabilir. (lakin su an bunlarin etkilerini incelemeyecegim.)
bireyler arasi iliskilerin fiyat mekanizmasiyla yonlediril(e)medigi durumlar oyun teorisinin inceleme alanina girer. oligopolistik piyasalardan tutun da bir sehrin trafik sorununa, cevre problemlerine, hatta insan iliskilerine kadar pek cok mesele bu cercevede incelenebilir. bu tip sorunlardan bazilari icin piyasalarin devlet politikalariyla olusturulmasi ve duzenlenmesi gibi cozum onerileri getirilebilir. cogu "insani" sorun, bazi cevre sorunlari gibi dogalari geregi piyasa duzlemine indirilmeleri etik sebeplerden oturu makbul olmayan meselelerde ise bu mumkun degildir.
toparlamak gerekirse; iktisadi verimlilik acisindan, fiyatlarin dogru belirlenememesi ve neticesinde ortaya cikan piyasa basarisizligi ciddi bir sorundur. sorunun piyasa icerisinde kendiliginden cozulmesi genellikle mumkun degildir. bu yuzden piyasalarin yeniden verimli islemesini saglayacak mudahaleleri yapmak, ya da bunun mumkun olmadigi durumlarda toplumsal refah acisindan gerekli piyasa disi tedbirleri almak devletlerin iktisadi acidan varlik sebebidir.
ek: konuyla dogrudan ilgili degil ama bahsetme geregi hissettim. buraya kadarki analizden cikartacagim bir sonuc da fiyat mekanizmasinin tesis edilmesi yoluyla her turlu insani etkilesimin iktisadi analizin kapsamina dahil edilebilecegidir. aslina bakarsaniz edilmektedir de (ornegin insan davranislarinin teorik analiziyle gary becker nobel bile almistir). serbest piyasa mantigiyla dusunuldugunde hayatin her alanindaki iliskilerin piyasa temeline oturtulmasi toplumsal acidan en iyi cozumdur. lakin teorik acidan dogru gibi gorunen bu onerme, hayatin matematiksel bir kesinlikte yasanmadigi, mutluluk ve acilarin gercek oldugu ortamlarda, yani gercek dunyada, cuvallar.
buna ragmen piyasa iliskileri bugun pazardaki limon alisverisi gibi salt ticari iliskilerle sinirli degildir; aksine hayatin her alanina yayilmistir, ve yayilmaya da devam etmektedir. ozellikle onsekizinci yuzyilda hiz kazanan uretimde ve ticari iliskilerde geleneksel kurumlarin yikilmasi ve piyasalarin kurumsallasmasi sureci insanlarin hayatlarinda piyasa iliskilerinin rolunu surekli olarak arttirmistir. ornegin onceleri tarim, zanaat gibi geleneksel sektorlerde geleneksel sartlarda calisan isciler, bu surecte ucretli ısgucune donusmustur; zaten issizlik gibi bir sorunun ortaya cikmasi da bundan sonraya rastlar. daha sonra yavas yavas yukarida anlattigim mantik cercevesinde tum iktisadi iliskiler piyasa temeline oturtulmustur. lakin piyasalarin bu yayilma sureci sonucta sadece klasik iktisadi iliskilerle sinirli kalmamis, hayatin tum alanlarina sirayet etmistir. yarattigi olumsuz sonuclar nedeniyle, piyasa iliskilerinin bu yayilmaci egilimi hem iktisadi, hem sosyal, hem etik ve insani acidan elestirilebilir. zaten gunumuzun tum belli basli kuresel sorunlari ve en ciddi kapitalizm elestirileri bu temellere dayanmaktadir. konunun iktisadi ve sosyal yonu icin: (bkz: karl polanyi)
1 yorum:
çok güzel yazmışşsın ellerine sağlık
Yorum Gönder