emek ve sermaye dahil tum mal, hizmet ve uretim faktorlerinin ulkeler arasinda serbest dolasimini ifade eden ve gunumuzde kalkinma ekonomisinin temel sorunlarindan biri olan kavram. david ricardo'nun karsilastirmali ustunluk kurami serbest ticaretin belli kosullar altinda tum taraflarin menfaatine oldugunu acik ve secik olarak gostermistir. lakin, dikkat edilmesi gereken nokta klasik bir iktisatci olan ricardonun kuraminin diger klasik iktisadi kuramlar gibi uzun vadede gecerli olmasidir. bu kuram ticaretin serbestlestirilmesini bir ilke olarak onumuze koyar. ancak politika uygulamalarinda belli sartlar altinda ticaretin serbestlestirilmesi tezi gecerliligini yitirebilir.
ornegin yerli ureticisi rekabet edecek duzeye gelmeden, ic piyasalari olusup gelismeden ekonomisini disa acan ulkelerin bundan zarar gorecekleri aciktir. ayrica oligopolistik piyasalar, nakliye maliyetleri, dissalliklar, olcege gore artan getiri hali gibi etkenler kisa vadede korumaciligi gerekli kilabilir.
ozellikle dissalliklar ve olcek ekonomileriyle ilgili tartismalar bugun ekonomik kalkinma acisindan en kayda deger olan tartismalardir. ornegin iletisim, genetik, kimya, ucak endustrisi gibi yuksek teknolojiye ve bilgiye dayali sektorler yuksek ar-ge harcamalarina gereksinim duyarlar. bunlar uretilen miktardan bagimsiz ama uretim yapmak icin gerekli sabit maliyetlerdir. bu tip maliyetlere sahip firmalarin kar edip ayakta kalabilmeleri icin belli bir pazar payina sahip olabilmeleri gerekir. zira firmanin daha cok mal satabilmesi, uretilen birim basina sabit maliyeti dusurecegi icin karliligi arttirir. dolayisiyla pazar payi buyuk olan firma daha dusuk maliyetle uretim yapabilme imkanina sahiptir. bu sartlar altinda kucuk firmalarin yasamasi da imkansiz oldugu icin piyasa oligopolistiktir. pazar payini kaybeden firmalar yok olmaya mahkumdur. bu gibi durumlarda kisa sureli sikinti yasayan ya da rakip firmanin bulundugu ulke tarafindan alinan korumaci tedbirler yuzunden dezavantajli duruma dusen yerli bir firmayi desteklemek, ekonomik acidan anlamli ve hatta gereklidir. bu konuda verilegelen standart bir ornek boeing ve airbus arasindaki rekabete amerikan hukumeti ve avrupa birliginin uyguladigi politikalarin etkisidir.
peki sozkonusu sektorleri korumak nicin gereklidir? herseyden once bunlar yuksek katma degeri olan sektorlerdir. ayrica bunlarin cevresinde soz konusu firmalara ara mal ya da yedek parca ureten, ya da bunlarin urettigi urunleri kullanan yine katma degeri yuksek sektorler gelisir. dahasi arastirma gelistirme faaliyeti sirasinda ortaya cikan bilgi yakindan uzaga dogru diger sektorlere dogru yayilir. bir ekonomide yuksek katmadegerli urun uretecek bilgi birikiminin yaratilmasi hayatidir. zira bilgi birikiminiz yoksa paraniz dahi olsa uretime gecemezsiniz. bu yuzden bilgiyi kullanan, ureten ve gelistiren firmalar desteklenmelidir. treni bir defa kaciranin yakalamasi zordur.
ote yandan tren kacmissa yakalamakta israr etmenin de bir anlami yoktur. korumacilik bu durumda ulkeye yarar degil zarar verir. ornegin su dakikadan sonra turkiyenin boeinge rakip olacak bir firma kurmaya calismasi ekonomik acidan anlamsizdir. (bu konuyla ilgili bir tartisma gunumuzde bor, toryum vs gibi madenler konusunda yapiliyor. turkiye dunyadaki bor rezervlerinin yuzde altmistan fazlasina sahipken boru isleyecek teknolojisi olmadigi icin bor ihracatindan elde ettigi gelir cok dusuk kaliyor. bu teknolojiyi elde etmek mumkun mudur, gerekli tesisleri kurmak ekonomik acidan akilci midir, bunun tartismasi halen suruyor.)
peki korumacilik nereye kadar rasyoneldir? bir sirket ya da sektor ekonomiye uzun vadede katki saglamayacaksa onu hayatta tutmaya calismak yarardan cok zarar getirir. dogrudan maliyetlerin yaninda, korumaciligin ticaretle birlikte bilgi alisverisini de sinirlamasi nedeniyle, dolayli maliyetler de soz konusudur. bu yuzden ornegin, teknolojiye sahip olma yarisinda geri kalmis toplumlarin kaynaklarini baska alanlara yoneltmeleri daha akillica olabilir. dubai emirliginin petrolden kazandigi parayi turizme yatirmasi bu yonden anlamli bir stratejidir. sonucta asil olan uretilen urunlerin katma degerini yukseltmektir. teknolojide geri kalmis toplumlar icin servis sektoru bu acidan iyi bir hedeftir.
tum bu sebeplerden oturu bugun dunyada ticaretin serbestlesmesi konusunda uluslar arasinda genel bir mutabakat varken, bu serbestlestirme turlu pazarliklar sonucu adim adim gerceklesmektedir.
su asamada serbest ticaretin politik ekonomisine de deginmeden edemeyecegim. uluslararasi platformda, ulkeler arasindaki siyasi ve ekonomik guc dengeleri elbette ki ticari muzakerelerde de etkilidir. bu guc dengeleri cogu zaman ulkelerin kendi kalkinma politikalarini ozgurce uygulayabilmelerine engel olur; hatta ulkeye zarar verir. ulusal olcekte ise ureticiler, calisanlar ve hukumet arasinda ticaret politikalarini etkileyecek iliskiler dikkate degerdir. ornegin, ekonomik bir rasyoneli olmasa da oy kaygisindan ya da ortaya cikacak issizligin sosyal boyutunu hesaba kattiklari icin, hukumetler korumaci tedbirler alabilirler. toplumsal acidan ideal olan, calisanlarin ekonomik acidan verimsiz sektordeki islerinden verimli olabilecekleri islere aktarilmalarini saglamaktir. lakin bu gecis acisiz olmayacagi icin uygulamada isler zorlasir. ayni sekilde, is cevrelerinin lobi faaliyetleri de hukumet politikalarini etkiler.
uzerine kitap yazilabilecek bu konular hakkinda daha fazla detaya girmeyecegim. burada deginmedigim sermaye hareketlerinin serbestlestirilmesi, temelde mal ve hizmet ticaretinin serbestlestirilmesiyle ayni mantiga dayansa da, sermaye piyasalarinin kendine ozgu dogasi ve ekonominin geneline yonelik etkileri nedeniyle ozel bir ilgiyi hak eder. ayrica insan gocunun beraberinde getirecegi sosyal sorunlar nedeniyle emek hareketlerine yonelik sinirlamalar da onemli bir konudur. (dani rodrik en buyuk engellerin emek piyasasinda oldugundan hareketle, bu engellerin azaltilmasinin wto'nun gundemindeki tum serbestlestirme adimlarinin getirecegi faydadan daha buyuk bir ekonomik fayda yaratacagini savunmaktadir.)
sonucta ilke olarak serbest ticaret iyi bir seydir. zaten aksi olsaydi, izmirle istanbul arasindaki ticarete gumruk koymak akillica olurdu. ama surasi da acik ki is politika uygulamalarina gelince ideolojik davranmamak, koru korune serbest ticareti savunmamak lazim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder